"Ben Bununla Ne Yapacağım?" Dediğim Yeni Ebeveynleri Kurtaran 5 Bilgi







Eski günleri yad edenler, yeni anne olacaklara aktarsın lütfen.

Anneliğin ilk 3 ayı size biri gelip bir sdcard ile bir takım güncellemeler ve bilgiler yükleyecek. İnsan ara ara uykusuzlukla da birleştirince bilgilerin kullanım alanlarını ve ne işe yaradıklarını oturtamayabiliyor kafasında. Zamanla işe yarar hale gelen ama keşke en başında bilerek başlasaydım bu sürece dediğim kritik 5 maddeyi yazdım.

Ama bazı başlıkları okuyunca anlayacaksınız bir kere bilgiyi gerçekten hazmettiniz mi bütün hayatınıza olumlu etki edecek.

Hadi başlayalım mı?




Bebekler ilk 3 ay kendilerini anne karnında zannediyorlar



İşte bakın bu cümle sizi her bir "Sen de bunu çok kucağa alıştırmışsın" diyen insan kişisine karşı koruyacak. Bu fikri sıkı sıkı içselleştirin. O sizin bebeğiniz. Anne ve Babanın kucağına, sevgisine, ilgisine, ama daha da çok sıcaklığına ve kokusuna ihtiyacı var ilk 3 ay. Ona zaman tanıyın. 3 ay geçmeyecek gibi geliyor insana ama geçiyor. 3 ayın sonunda etrafı incelemeye başladığında da her an sizi isteyecek. 6 aylık olduğunda da. 9-12 ay arası işler biraz daha çığrından çıkacak sonra bir bakmışsınız 1,5 yaşında "Anne kalk. Git. Baba sen otur" falan diyor :)




Zaman hakikaten hızlı geçiyor. "Bu çocuğu kucağa alıştırmışsın" diyenlere de "Gel konuş bakalım susuyor mu?" diyiverin bence :)

Yardım etmeyen, akıl da vermesin. Benim aklım bana da çocuğuma da yeter. Eyleme geçebiliyor mu konuşanlar, ondan haber versinler? Gece kalıp o her ağladığında bizim yerimize kalkmıyorsa, ne akıl versin, ne de "Hepimiz yaşadık. Siz nasıl büyüdünüz?" demesinler bence.




Bebekler ilk doğduklarında siyah beyaz görürler

Yüzünüze bakıp ağlıyor olması sizi beğenmediği anlamına gelmez yani

Zamanla gelişen bir şey bebeklerin görme yetileri. Dolayısıyla ilk zamanlar onun için beyaz kartlar üzerine siyah kalemle basit ifadeler çizip (Gülen ya da Asık Surat) ona gösterebilirsiniz. Oyuncaklarla oynamasına daha var bol bol onunla konuşabilirsiniz. Bol bol öpüp koklayıp, kucağınızda sallayabilir, şarkılar söyleyip danslar edebilirsiniz. Zaten zamanın nasıl bile geçtiğini anlayamadan siz yatağının üzerinde asılı duran dönenceyi keşfetmiş olacak :) O zamana kadar bol bol anne, baba eş dost yüzü ile idare edecek :)



Bebeklerin Elleri Ayakları Termostat Görevi Görür

Çorap ve eldivenlere karşı isyan başlatan Defne

Bebekler ilk doğduklarında herkes bebeklerin üşüyüp hasta olacağından korkuyor.
Sadece bebek de değil, anneye de kat kat çoraplar, 40 derece havada "yelek giy" "sütün üşür" demeler (ay yine bana bir sıcak bastı şu anda)

Bu korkular da işte insanı hep yanıltıyor. Bir süre sonra bebekler hareket etmeye başladıklarında ya korkularımızla onlara nefes aldırmamaya devam ediyoruz ya da salıyoruz fakat bu sefer de alışık olmadığı için hasta oluyorlar.

İşte bu noktada bu bilgi çok işimize yarıyor.

Yeni doğan bebeklerin elleri, ayakları termostat görevi görüyor
Yani bebek çok sıcakladığında tahmin edin ne oluyor

ELLERİ/AYAKLARI buz gibiiii.

İşte bu o anda sizin çocuğunuzu çok giydirdiğiniz ve çocuğunuzun çok sıcakladığı anlamına geliyor aslında.

Eğer bebeğinizin elleri/ayakları soğuksa ona çorap üstüne çorap, yelek üstüne kazak giydirmeyin.

Biraz üstündeki katı azaltın, şapkasını çıkarın mesela azıcık ayaklarının altına masaj yapın öpün koklayın, kokuşuk ayaklar biraz hava alsın, siz de derin bir nefes alıp lohusalığa da sırtınızı yaslayarak evde bıdı bıdı yapan büyüklere ellerinin ve ayaklarının neden soğuk olduğunu açıklayın tatlı tatlı(!)



Defne 3 aylık bile değil Mayıs 2016


Tabii ki şubat ayında bebeğinizi çıplak ayak gezdirmeyin ya da ilk bir süre tırnaklarını kesene kadar eldiven takın fakat bu konuda takıntılı olmayın. Bırakın çocuğunuz kendi vücut ısısını da dengelemeyi öğrensin. Bebeğinizin doğuştan gelen yeteneklerini bozmayın. Beyin çok detaylı bir makine eğer siz onun işine müdahale ederseniz neyin ne olacağını kim bilir?

Bebekler Soğuk Havadan Hasta Olmaz







En sevmediğim cümlelerden biri de "Bu çocuk üşümüyor mu?" herhalde.

Çünkü aslında içinde
"Ne biçim annesin sen?"
"Çocuğu çıplak çıkartsaydın bari"
"Böyle kıyafet mi olur, şuna bak şuna incecik gömlek, bir atlet üstüne de sadece bir kazak ve bir mont mu giydirmiş. Nerede bu çocuğun 2 kat yün atleti ile içliği patikli tulumla bir ince çorap yeter mi hiç?" cümlelerini de alt iç sesler olarak barındırma kapasitesine sahipti kendisi.

İşte tam bu noktada "Bebekler soğuk havadan değil, mikroplardan hasta olur" diyip konuyu kapatmak isteyebilirsiniz ama asla ve katta ikna olmazlar. Eskaza tuvalete gidip gelirsiniz bir bakmışsınız çocuğunuz hediye paketi gibi, ortamda bulunan şallara, montlara, battaniyelere ve hatta eğer bulunmadıysa sofra örtülerine sarınmış şekilde kuvvetle muhtemel bir imdat bakışıyla sizi bekliyor olacaktır.

Defne bir şubat bebeği. Isıtma sistemi çok iyi olan teknolojik bir hastanede dünyaya geldi Ömrünün muhtemelen tamamını da böyle ortamlarda geçirecek. Bir daha sobalı bir ev görür müyüz, onun maceralarını hayatımızın bir noktasında tekrar yaşar mıyız bilemem ama bilimsel olarak açıklanmış bir şey var ki o da insanlar soğuktan hasta olmaz (hipotermi başka bir konu) eğer olunacak olsaydı biz sobalı evlerde yaşarken salondan banyoya gidene kadar olurduk zaten, sağlıklı bir tek çocukluk günü bile yaşayamazdık.



Defne 1 yaşına günler kala virüsten Bronşiolit kaptığında

Soğuk havada aktif olan virüslerden ve düşük bağışıklık sisteminden olur insan. Kimse sizden havadaki mikroplara süzmenizi bekleyemez:)  fakat evinize burnu aka aka gelip bebeğinizi öpmeye kalkıp üzerine de size "bunun üstüne bir şey giydir" diyen biri olursa "önce siz hastayken bebek ziyareti yapmamayı deneyin" diyebilirsiniz mesela :) Ya da kendi hasta olmasa bile yakın zamanda hasta biriyle temas etmiş herhangi biri de aynı şekilde bu kapsama giriyor.

Soğuk havadan daha tehlikeli olan şey bebeğin terlemesi. Terleyen bebek ister istemez hava değişimlerinden etkilenecektir.

Dolayısıyla biz bebeğimizi terletmemeyi tercih edebiliriz mesela.

Vücut nasıl alışırsa öyle gidiyor. Biz Defne'nin her rüzgarda her esintide kapı açıklığından hasta olmasını istemediğimiz için giydirmek yerine olabildiğince mevsimine uygun bir şekilde biz ne giyersek onu da öyle giydiriyoruz.

Dolayısıyla da zamanla en sevdiğimiz bilgilerden biri bu oldu "Soğuk havadan hasta olunmaz"



Anne sütü korur


Anne sütü hamilelikten korumaz ama sürekli kusmuk kokulu tişörtler, uykusuzluktan şişmiş gözler, lohusa topuzu, bebeği bırakıp duşa girecek zaman bulamamak koruyabilir :)


Eveeett en can alıcı konuyu en sona sakladım.

Bunu da anne olduktan sonra en çok duyduğum NET BİLGİ olup gerekli gereksiz her yere kullanıldığında bir anlam verememiştim.


Anne sütü korur çok doğru. Anne sütü emen bebeklerin bağışıklık sistemi daha güçlü oluyor, bebeğin gelişimi için gereken tüm besinler anne sütünde bol miktarda var. Mikroplar bebeğinizi hasta etse bile bol bol emzirmeyle hiç ilaca ihtiyaç duymadan hastalıkları atlatabiliyorsunuz. Diş çıkarma dönemlerinde ağrı kesici özelliği var bebekleriniz emerek rahatlayabiliyor. Saymakla bitmez faydası bu yazının odak noktası bu değil. Asıl bu bilgiyle bağlantılı bilmemiz gerekenler şöyle;



  • Anne sütü korur ama aynı zamanda süt çok çabuk bakteri üreten bir şeydir. Çocuğunuzun gözündeki çapağa, ciltteki yaralarına vs. süt sürmeyin. Size "Sütünü sağ sür. Anne sütü korur" dediklerinde de bunu anlatın ki gidip kimseye bu öneriyi bir daha anlatmasınlar. Çok daha kötü sonuçlara yol açabilir anne sütünün yaralara ya da göze sürülmesi aman diyim.
  • Bir de cinsel yaşantınız ile ilgili size bunu önerecek olanlar olabilir :) "Anne sütü korur merak etme hamile kalmazsın" falan diyen olursa da o dedikleri şeyin adı prolaktin hormonu ve evet vücuttaki yüksek seviyede bulunurken hamile kalmazsınız fakat %100 diye bir şey yok. En temizi lohusalığınız biter bitmez yapacağınız ilk doktor kontrolünüzde doktorunuzla doğum kontrol yöntemlerini konuşup size en uygun olanını tercih etmenizdir.Doktorunuzla konuşmadan önce Kafası Karışık Bir Anne muhteşem bir yazı yazmıştı bu konuyla ilgili. Ben ilaç tercih etmiştim fakat bu yazıyı daha önce görseydim muhtemelen ben de spirali tercih edebilirdim. 


BONUS: BEBEKLER AĞLAR



Bunu niye buraya yazdım değil mi?
Defne doğduktan sonra sonra özellikle de Defne'nin kolik olduğu dönemlerde fark ettim ki Defne ağladığında panik olmaz ve sakin kalabilirsek Defne'nin ağlamalarıyla daha rahat baş ediyoruz.

Ama mesela etrafımızda insanlar varken ve herkes panik atak haldeyken ve bize bakıp 
"AAA amma ağlattınız çocuğu" 
"İçi çekildi yavrucağızın" 
"Ver ben susturayım. Ay susmadı bu al annesi" falan dediğinde biz kontrolümüzü kaybediyoruz.

ilk zamanlar çok daha kötü oluyordum özellikle de Emre işten henüz gelmemişken ve daha Defne'nin ağlamalarının bir nedenini bulamamışken. Sonra şunu fark ettim.

Kucağımda dünyaya yeni gelmiş bir karış bir bebek var. Konuşamıyor, göremiyor, o an sorunu ne onu bile bilmiyor. Sadece bir sıkıntısı var onu hissediyor ve iletişim kuruyor. 
İşte bu yüzden "bebekler ağlar" net yani. 
Ne yapsın çocuk acıktığında "bana iki lahmacun gönderin gelsin mi desin?" Nedir yani?
" Üşüdüm battaniye" 

"Sıcakladım cam açın" 
"Karnım ağrıyor gaz masajı" 
"Uykum geldi aç oradan Bethoven, kapa şu ışıkları gözümü alıyor, yatağımı boşalt bu ne böyle yatağın içinde zilyon tane şey var boğulayım mı?" 
"Lahana gibi sardınız beni yine bunaldım" 
"Bu ne trafik ya dur kalk dur kalk içim sıkıldı. Anne kırmızı balığı mı söylesen yine" 


Yani işte daha milyon tane his için ağlıyor çocuk

Dünyanın sonu değil.

Eminim ki birilerinin çocukları hiç ağla(t)madan büyü(t)müştür ama ben çocuğum sessiz sessiz büyüsün istemezdim. Az sesi çıksın yani orada olduğunu bilelim bak o yüzden şimdi bıdır bıdır konuşuyor da konuşuyor 😁

Popüler Yayınlar