Aradığınız Neydi?

09 Ocak 2022

Doğumdan 6 yıl Sonra Pozitif (!) Doğum Hikayemiz- Bölüm 2



Evet 4 yıl önceki yazıya bugünden devam ediyorum…

Hisler falan bir yana şöyle düşünün ki 6 yıl sonra bir kez daha normal doğum bekliyorum... Dolayısıyla şimdi bunları 4 yıl önceki benden okurken ve o günden 6 yıl sonraki ben olarak ikinci bölümü yazarken inanın bana gülüyorum...

Doğurduktan sonra çok fazla insan iyi niyetli bir sürü şey söylüyor… Bazıları gerçekten işe yarıyor bazıları ise işe yaramadığı gibi farkında olmadan rahatsız da hissettiriyor…

Kendi kendime bir teori üretmiş ve insanlar hamileliği hatırlasa bir daha hamile kalmaz, doğumu hatırlasa doğurmaz, lohusalığı hatırlasa çocuk sevmez üremeye küser rahmini falan aldırır demiştim 🙈

Şimdi 6 yıl sonrasından diyorum ki çok net haklıymışım, her dönemin kendi zorluğu var ve bölüm canavarını geçtiğinizde bir önceki canavarın nasıl olduğunu hatırlıyorsunuz da o anki hissi kalmıyor tabii ki 😂 Geçiyor ve gidiyor…

Şimdi bir kez daha altı yıl önce 18 Şubat günü doğumhane kısmı ile ilgili bir çok şeyi hatırlıyorum… Ama inanın ilk doğumhaneden çıktığımda hatırlamıyordum…

Gerçekten kendi kendime çok sordum bu kadar ağrı eşiği düşük olan ben ne kadar sezaryenden korkuyorsam artık normal doğumu hala bunca seneye rağmen tercih ediyorum :))



En son muayeneden sonra sedyeye nasıl geçtiğimi hatırlamıyorum… Ama annem odadan çantaları alayım oda değiştireceğiz dedi diye anneme bir ton bağırdığımı hatırlıyorum 😕😔Annemin apar topar odadan çıktığını da… Sonra sedyeye geçtik sanırım ve doğumhaneye indik... burada Emre neredeydi hatırlamıyorum mesela ama doğumhanede yanımda olduğunu hayal meyal hatırlıyorum… Herkes diyor ki çok kısa sürede Defne doğmuş :)) içeride olan bana ve Emre'ye sorun bir de o kısa süreyi... Çok acı çektim sanırım ama o acının nasıl bir acı olduğunu şu an asla hatırlamıyorum çünkü hatırlasam Defne’yi ilk gördüğümde bu nasıl bir şey bundan 3 tane daha yaparım ben diye bir şuur kapanmasını yaşadığımı hatırlıyorum… Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi ve ben resmen ona aşık olmuştum… Şimdi bakınca koca bir yanak doğurmuşum diyorum 😂 Ama Defne doğmadan 5 dk önce gözlerimi bir papatya tarlasında açtığımı güneşin parıl parıl olduğunu ellerimle yeşil çimenlere ve papatyalara dokunduğumu sonra bir anda “ulan bunda bir terslik var ben az önce doğuruyordum burada olmamam lazım” derken kendime geldiğimi ve doktorun bana avaz avaz bağırdığını çok adrenalini yüksek bir an yaşayıp o azarı yiyince o son nefesle doğurduğunu hatırlıyorum 😅 Erkeklerin askerlik anıları kadınların doğum anıları derler ama bence erkeklerin de doğum anıları askerlik anıları döver seviyede artık…

Sonrası ilk ten tene temas, ilk emzirme, ilk parmağımı tutuş, ilk fotoğrafçıyı hangi akla hizmet iptal ettim pişmanlığı 🙈

Sonrası yine kopuk… Defne’yi alıp giydirmişler beni de azıcık uyutmuşlar, sonra ayrılırken yine hayal meyal… Herkes Defne’nin başında tabii ki 🤗

Sonra odaya geçtik… Ben leyla o nasıl bir mutluluk ve hafifleme hissi.. Bundan sonrası kavuşma anı bir kez daha 😍

Ben gerçekten çok şanslıydım.. Emzirmede hiç sorun yaşamadım… Sevdiklerim yanımdaydı covid yoktu, oda süslenmiş, sevdiklerimiz yanımıza ziyarete gelebilmişti… Ama biraz fazla kalabalıktı hastane.

Ayılmaya ve yorgunluğumu hissetmeye başlayınca hemşireler geldi “hadi bakalım kalkıyoruz” herkes beni izliyor tabii ki ☺️Sanırım 4 doğuma bedel insan vardı kapıda. İnsan böyle zamanlarda yakınlarını arar yanında. Bana da çok iyi geldi ama bir taraftan da o kadar insanın orada olması bir gerilim yaratıyor tabii ufaktan… Anneanneler hem heyecanlı hem tedirgin. İkisi birden gözümün içine bakıyor nasılım acaba diye kaygılı kaygılı… Onları üzmemek için de kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum bir yandan 😬 Benim kuyruk hep dik olmalı zaten kendime ağırlık olarak doğmuşum dünyaya 😂

Hemşirelerle kalkınca fazla geldi o an tuvalete girdiğimizde kimseye gidin diyemem diye fısıldayıvermişim kulaklarına 🤷🏼‍♀️🧡 Onlar beni anladı bir baktım herkes evine bir dahaki kavuşma anına kadar 🙏🏻

Böyle zamanlarda sevdiklerinin sevgisi çok güzel ama o an öğrendiklerin ve ezberlediklerin yorgunluğunu yaşayamamana neden olabiliyor galiba… En azından bende öyle oldu…

Zaten sonrası yine yine kopuk kopuk… Bazı gelenleri hatırlamamam bazı gelmeyenleri geldi zannetmem falan 😂 sonradan liste yaptık neyseki…

Kardeşim Burcu soruyor nasıldı doğum diye Emre ile birbirimize bakıp bu konuda konuşmak istemiyoruz dedik…

Ve inanmayacaksınız belki ama doğum esnası ve sonrasında ben galiba beceremedim hissi bir süre yerleşti içime… Ve ne zaman geçti biliyor musun Emre’nin anneannesi bana kendi köy yerindeki aşırı pozitif(!) doğum hikayesini anlattığında geçti…

Bu baskı neden diye baya sorguladım… Niye her şeyi şova ve yarışa dönüştürmek ve bunu bir başarısızlık ya da başarı hikayesine çevirmek zorunda olduğumuzu sorguladım… Kendimi sorguladım yaşadığım hislerin nereden geldiğini… Ve dedim ki eninde sonunda bu mükemmelin tam zıttı olan hikayenin de şahane bir kavuşma hikayesi olduğunu yazacağıma söz verdim…

Ama öyle ama böyle 4 yıl sizin de bildiğiniz üzere Denizli’de su gibi aktı geçti… Başka odak noktalarında olduğum için bir türlü yazamıyorum ama şimdi bir kez daha doğumhaneye girecek olan kendim endişelerle boğuşurken bunu önce kendim için yazmak zorundaydım… Kendine borçlu olmak… Sonra da diğer hemcinslerime borçluyum…

Doğum travmatik bir şey… O kadar travmatikki içeriye giren kadın içeride bebekle(rle) birlikte bir de anne dünyaya getiriyor ve kendini o doğumhanenin bir yerinde bırakıp çıkıyor içeriden… ozamana kadar yaşayan benlik çok sonra tekrar ortaya çıkmaya çalışıyor ve bir barış imzalanıyor kadının içinde eve gelen kimlikler arasında… Ve her dünyaya gelen canlı ile o canlının ihtiyacı olan bir kişi daha dünyaya geliyor… Dolayısıyla pozitif doğum diye bir şey yok… Dönüştürücü, zor, değişken, aşırı adrenalinli, aşırı mutluluk içeren, aşırı aşk yaşadığın bir şey… Ve olduğu haliyle mükemmellikten uzak ama bir okadar mükemmel ve tam 🧡

Kendime doğum öncesi hediyem de bu yazı oldu böylece 🥰

Dilerim okuyan herkese de şifalı gelir….

Doğumdan 2 Yıl Sonra Pozitif (!) Doğum Hikayemiz

Bu yazıyı yazmışım ama bir türlü sonlandıramamış ve paylaşma fırsatı bulamamışım :) Doğumdan iki yıl sonra yazdığım ama anca 6. yılında tamamalayacağım “pozitif” doğum hikayemin ilk bölümü de bu sabaha karşı yayında :) Devamını da az sonra yazıp herhalde bir 4 yıl sonra paylaşacağım 😂


4 yıl önce 2018de yazılmış olan bölüm 1:

Defne'ye hamileyken instagramda ve sosyal medyada hep doğumhanede çekilmiş pembe pembe fotoğraflar, pozitif doğum hikayeleri, muhteşem videolar, "epiduralle normal doğum yaptım şekerim, bacaklarımı bile hissetmiyordum doğumhaneye giderken" şeklinde  cümleleri algılıyordum. Normal doğum şöyle şahane, böyle eşsiz, şöyle güzel gibi paylaşımlara bakıyordum hep. Bebek için de anne için de en sağlıklısı normal doğumdu ve tabii ki benim bebeğim de en iyisi neyse onu hak ediyordu. Zaten şahsen karnımın bıçakla kesilmesindense normal doğum yapmayı bin kez tercih ederdim.





Doğumhaneden çıkarken ise bir tek Fatma Teyzemin bana bakıp "Çocuğum ne derdin var, neden mis gibi sezaryen varken normal doğum çilesini çekeceksin, delirdin mi?" diye sorması kalmıştı aklımda.

Hakikaten bir insan böyle bir şeye nasıl pozitif diyebilirdi ki?

Sancı çekerken "Hani pozitif doğum hikayesi? Nerede? Bu ağrıdan sonra bir insan nasıl pozitif bir şeyden bahsedebilir ki?" diye düşündüğümü de hatırlıyorum.

Doğum sancılarım sabaha doğru başlamıştı. Zaten doktor da o gün gittiğimiz kontrolde gelebilir her an demişti. Tamam sancılar da düzenliydi. Emre'yi zaten gece boyunca kaldırıp dakika tutturup durdum. Hastaneye gittik Emre ile. Sonra benim sancılar sıklaştı, ağrım arttıkça sesim azaldı, konuşmaya mecalim yok, hemşire gelince sordum "Sancı şiddeti gösterge de kaç olunca doğum başlıyor" "İşte 300lerde falan" "Nee şaka yapıyorsunuz değil mi? Şurada 90 yazıyor ve ben şu an sancıdan ölmek üzereyim" dedim. Hemşire bana baktı "Hiç öyle gözükmüyorsunuz baya sakinsiniz" "Tamam işte sorun da o. Ben hayatımda hiç bu kadar sakin olmamıştım, şu an konuşamıyorum bile acımı siz düşünün, vazgeçtim eşime sorun!" Emre "Evet hiç bukadar sessiz görmemiştim onu" dedi Hemşire küçük bir kahkaha attı ve çıktı.

Sonra benim sancılar azalmaya başladı. KORKUDAN doğurmaktan vazgeçtim çünkü. Vallahi hani başarabilsem tutar doğurmazdım o andan sonra. Neyse doktorum geldi dedi ki hani sancılar "Gayet iyi gidiyordu bir anda kesildi" dedi hemşire.

İç sesim; korkmuş olabilir miyim acaba? Dış ses: Ben epidural istiyorum.

Tamam dedi doktorum yapın epidural ama o arada bir şeyler daha dedi ben duymadım meğersem test doz yapıp bırakın demiş. Test doz ne biliyor musunuz? Yarım saat sonra falan hiçbir etkisi kalmıyor. Sancılarda gitti doğumda yarım kaldı hadi bakalım verdiler mi epidurale de güvenip suni sancıyı.

Ama epidurali aldım canlandım bıcır bıcır konuşuyorum, yürüyorum, ara ara sancı geliyor hissediyorum ama bir şekilde atlatıyorum işte.

Emre gitti bir şeyler yemeğe teyzemle kardeşim yanımda. Muhabbetler kakara kikiler, bu arada stresten doğum fotoğrafçısını da iptal etmiştim sonra çok pişman oldum ama neyse.

Neyse yattığımız katta bir baştan bir başa yürüyüp duruyorum sancı aralığı da 4 köşede 1, 3 köşede 1, 2 köşede 1 diye azaldı iyice.

Siz gidin de Emre gelsin birazcık dedim teyzemlere.





İyi ki de öyle demişim. Çünkü sonra her şey biranda oldu :) Doktor kontrole geldi beni yatırdılar hastaneye. En son çatı muayenesinde "Ben niye yattım ki bu yatağa? Etmeseydi muayene. Nasıl kalkacağım şimdi?" diye geçirdim aklımdan, "Doğum başladı hadi gidiyoruz" dedi ben bir yandan çılgın sancıyla kıvranıyorum öbür taraftan "Ya nasıl geçeceğim o sedyeye?" diye kara kara düşünüyorum. Ah o Pozitif(!) Doğum Hikayeleri bunlar hep sizin suçunuz.

Hani epidural aldıktan sonra bacaklarını bile hissetmeden normal doğum yapan insanlar neredesiniz? Neden o insan ben değilim falan diye çılgın düşünceler var kafamda hatırlıyorum.

Ama doğumhaneye nasıl girdiğimizi hatırlamıyorum.

Emre yanımdaydı bütün o doğum esnasında hatırlıyorum. Ben hangi bölümde kendi yanımdaydım ne zaman değildim hatırlamıyorum.

Devamı yarın 🤗 yani ikinci yazıda…

08 Ocak 2022

2021'den 2022'ye Geçerken






2021'e başlarken kendim için inanılmaz bir ruh hali içindeydim...

Sanki çok istediğim ama neden istediğimi bilmediğim bir oyuncak bana verilmesi gerekirken başkasına verilmiş gibi bir hissin ucundan dönmüş, elimdeki olan her şeye bardağın dolu tarafını görmek ve elimdeki mevcut durumun kabulüyle başladığım bir yıl olmuştu...

Kendi kendime "Hayat sana un ve şeker yerine un ve tuz verdiyse kek yapamıyorum diye ağlamaktansa poğaça yap" demiş ve evrenden gelen mesajlara odaklanmıştım...

Durun, daha popüler bir ifadem var!

 "Akışta Kalmaya Odaklanmıştım..."


2021 yılı tam olarak böyle geçti...

Akışta kalmanın ve kendi halimden memnun olmanın dibine kadar tadını çıkartmakla geçirdiğim günlerim oldu...

Hayat bana birlikte üretmekten keyif aldığım, çok öğrendiğim, bildiklerimin ve kendimin değerini fark ettiğim çalışma ortamları sundu...

Bazı günler uyumadım, hafta sonu yasaklarına teşekkür ettiğim bir dönem geçirmiş oldum bu sayede...

Bazen ebeveynlikten ve eşlikten mola istemek zorunda kaldım... Bazen vicdan yaptım... Çoğunlukla şükrettim... Bazen evde çıkan yaygaradan bunaldım, bazen yaygaranın sevgi depolarının boşalmasından kaynaklandığını fark edip onlara özel depo doldurucu anlar yarattım... Bazen kaygılandım, yoruldum, bunaldım, her şeyi bırakıp gitmek istedim... Sonra bu halimin de normal olduğunu kabullenip 2 gün dinlenip kaldığım yerden devam ettim... Bazen bunalsam da Scarlet O'hara moduna bürünüp "Bunu yarın düşünürüm diyip geri plana atıp devam ettim... Ama bir şekilde her türlü devam ettim...

Manevi olarak karşılığını da aldım... 

Klasik yılı kapatma ve yeni yılı karşılama mesaisi vardı aklımın bir köşesinde...
Bir tek onu yapamadım.. Bugün ayın 8i ben yine bu yazının başında sağını solunu toparlamaya çalışıyorum ama 15 gün öncesinden, 8 gün öncesinden hatta 3 gün öncesinden bile daha iyiyim galiba...

Hayattan memnun olup olmamamız tamamen beklentilerimizle ilgili gibi geliyor çoğu zaman...

Ben de son bir haftadır yaşadığım bazı duygu durumlarının değişikliğine, yani kendi içime özüme döndüm ve yaşadığım hislerin gerçekte yaşadıklarımla mı yoksa benim algımla mı ilgili olduğuna odaklanmaya başladım... 

Son yıllarda olanı biteni, geleni gideni olduğu gibi kabul etmek ve bardağı dolu tarafından görmek konusunda pratik yapmaya çalışıyorum... Bu pratiklerde artık işe yaramaya başladı sanırım... 

35!

2021 yılına veda edemememin bir kaç sebebi var... 

Bir kere 2021 yılı benim için o kadar özel ve güzeldi ki vedalaşmak istemedim... 

Bir an için sanki daha iyisini yapamam, bu eforu bir kez daha başaramam gibi hissettim bir süre... 

Neyse ki kısa sürdü :) 

Birincisi daha iyisini yapmak zorunda olmadığımı kabul ettim, yapacaklarımın yaptıklarımla neden kıyaslanması gerektiğini de sordum kendime... 

İkincisi yapmak istersem yapabileceğimi de söyledim kendime...

Üçüncüsü de gerçekten odağımın bu mu olması gerektiğini belki de hayatın bana bambaşka bir yol çizeceğini ve bu hisle gidersem güzellikleri göremeyebileceğimi de söyledim kendime...

Son sebebim de çok sevdiğim Cahit Sıtkı Tarancı'nın o meşhur dizeleri "Yaş 35! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün." 

Ben ki 19uyla vedalaşırken göz açıp kapayıncaya kadar gelecek 50li yılları öngörmüş ve bir kere de depresyonuna girmiş insanım :) 

Korkmuyorum yaş almaktan ama yine de 35'in de farklı bir hissi var işte... 

Enerjik, üretken, ayakları yere basan, bedenin hala dinç olduğu ve ruhunla uyumlu olduğu 30'lu yılların ortası olduğu için belki de...

35. yaşımı kutlayacağım 2022 bir ürpertti galiba ondan da "peki şimdi ne yapmalı hissi" geldi... 

30'lu yaşların ilk yarısı çok dönüştürücüydü, hem yerden yere vurdu, hem şifalandırdı, hem büyüttü, hem de zaten güçlü olan ruhumu daha da güçlendirdi... Tüm bunlarla birlikte de vedalaşmak zor geldi... 

Ama 14 Ocak'a bir hafta kala ve 2022'deki ilk bir haftanın sonunda hazırım kendimi, 35. yaşımı ve yeni yılı kucaklamaya... 

Yeniden anne olacağım ve Efsun'la birlikte Defne ve Efsun'un annesi olarak yeniden dünyaya geleceğim 35. yaşımı da tüm güzellikleri, tüm zorlukları, tüm sınavları, tüm başarıları, tüm göz yaşları, tüm kahkahaları ile kabul ediyorum... 

Çünkü 30'lu yaşlarımın ilk yarısında öğrendim ki hayat benim yüklediğim anlamlar kadar... Neye değer vereceğim, neyle mutlu olacağım hepsi benim bakış açımla ilgili...

Mutluluk denilen şey kazandığım parayla, sahip olduğum evle/arabayla, çocuğumun başarısıyla, oturduğum koltukla, sahip olduğum işle, etrafımdaki insanların benden ne kadar memnun olduğu, ne kadar ilgi gördüğüm ne kadar sevgi gördüğümle ilgili değil... 

Önce mutlu olmayı istemekle alakalı, sonra baş edemeyeceğin kadar büyük bir derdin olmamasıyla alakalı... Geçtiğin sınav ne kadar zorsa içindeki mutluluğu bulmak o kadar zor oluyor çünkü... En sonda da kendini sevmekle ve şefkatle sarmakla alakalı...

Bu nedenle bir kez daha sağlıkla, sevdiklerimin acısıyla sınanmadığım, çaresiz dertlerle baş etmek zorunda kalmadığım bir yaş diliyorum kendime ve sevdiğim herkese bu sene de...

Onun dışında acısıyla, tatlısıyla kabul ediyorum yeni gelen yılı...

Hoşgeldin 2022! İyi ki bir yıl daha yaşadım...