Sevgililer Günü Neydi?
Emre ile 2008 yılının Ekim ayında tanıştık.
İkimizde uzattığımız okullar umurumuzda olmadan kazandığımız
3 kuruş parayla milyonlarca harcamışız gibi yiyip, içip, gezdiğimiz zamanlarda
yaptığımız her şey düşünülmeden romantizm, aşk ve heyecan içeriyordu.
En lüks ve özel olanı bize ait olan günlerde yaptığımız Kadıköy Karga’da bir şişe şarap ve kremalı tavuklu makarna kaçamağıydı.
Her gün Karga ya da Hera’da olmamızın hiçbir önemi yoktu. Eğer bize özelse Karga ve Şarap ve Makarna kaçınılmaz 3’lüydü bizim için çünkü “Peki
şimdi biz neyiz?” sorusunun cevabını birlikte Karga’da bulmuştuk.
O zaman aklımızda ne uzun süreli bir ilişki hayali, ne
birlikte yaşamak, ne birlikte tatile çıkmak, ne de evlenmek vardı.
Sadece o anda yaşamak, arkadaşlarla eğlenmek, aşktan mı
alkolden mi belli olmayan sarhoşluk, sabahlara kadar dans ve bir gün sonrasını
düşünmeden o an birlikte olmak vardı.
Saatlerce süren telefon konuşmaları, muhabbete dalıp Kadıköy’den
Göztepe’ye nasıl geldiğimizi bilmeden yürümek(parasızlıktan da olabilir mi
acaba?), birbirimizi tanımak, Emre’nin arkadaşlarının bu çocuk hiç konuşmazdı
demesi ama Emre’nin hiç susmaması, benim arkadaşlarımın bu cadı hiç susmaz
başın ağrımıyor mu demesi ama benim Emre’yi dinlemekten hiç sıkılmamam…
İşte bunların hepsi aşka dairdi.
İlk 14 Şubat buluşmamızda Kadıköy’de saçma sapan bir kafede
bana kendi kara kalem çalışması olan gülü vermişti.
Hayatımda aldığım en güzel hediyeler listesinde ilk 10’a
girerdi.
Zaten ilk onun yedisi falan onun hediyesi oldu bu kadar
zamanda.
Ondan önce benim için aşkın ömrü 3 yıldı. Sonra 3 yıllık
ilişki üzerine nişanlılık, üzerine evlilik…
Sonra bir gözümüzü açtık ki bu 14 Şubat’ta 4 yıllık evli, 3
yıllık köpekli, 2 yıllık da bebekli ve 10 senesini tamamlamak üzere bir çift olarak romantizm kavramımızı
oldukça değiştirmişiz.
Mesela geriye dönüp baktığımda en romantik şey sıralamasında
istediğim minibook’u aldığı ve bana uğraşıp didinip sürpriz bir doğum günü
partisi hazırladığı 2015 yılı mı daha mı romantik yoksa 2016 Ocak ayında
ayaklarımı göremediğim için doğum günü sabahında çoraplarımı giydirmesi mi daha
romantikti hiç bilmiyorum.
Çünkü ikinciyi neredeyse 6 hafta her gün yaptı.
Hamileliğim boyunca ve sonrasında evi süpürmesi, Defne’yi fıtığına
rağmen kucağında uyuttuğu geceler, Beni çekiştirmesin diye Stark’ı gezdirmeye
başlaması (ve bu sorumluluğun tamamen çeşitli sebeplerden onun üstüne kalması),
Bana bir kez bile “Bugün de mi makarna?” dememesi ve hatta bazen sen çok yorgun
görünüyorsun bugün makarnalar benden demesi…
Ve daha sürüp gider…
Varsın bir çiçek de almayıversin?
Benim zorumla da olsa hiç
istemediği halde bir cumartesi günü çam ağacı alması değil midir zaten bunca
seneden sonra aşkımızı ayakta tutan?
Sevgililer günü, kapitalist düzen ıdı bıdısı yapmayacağım.
Tabii ki insanın sevdiğine, sevgisini göstermesi iyi hissettiriyor. Sadece bu
son 10 yılda Emre ile birlikte sevgi neydi sorusunu gerçekten farklı şekillerde
yanıtlarken buluyorum kendimi.
Sevgi ve romantizm, gerçekten ekranlarda ve
instagramda ve gözümüze giren her yerdeki gibi bir şey değil. Sadece sosyal
medyada fotoğraf paylaşmakla ya da en büyük yüzüğü almakla ya da güller
göndermekle göstermeye indirgenecek bir şey hiç değil.
Bize birinin gül alması yerine gül değil de papatya
sevdiğimizi bilecek insanları bulmamız gerektiğini unutturmaya çalışıyorlar
gibi geliyor zaman zaman.
Özel hissetmemiz için gerçekten pırlantalara ve kırmızı
güllere mi ihtiyacımız var?
Bu 14 Şubat için şöyle bir düşünce var aklımda,
❤Eğer ilişkinizin ilk 3 ayını tamamladıysanız ve ayrılmayı
düşünmüyorsanız
❤Eğer evliliğin ilk 1 yılını tamamladıysanız ve ayrılmayı düşünmüyorsanız
❤Eğer ilişkinin ya da evliliğin 3 yılını tamamladıysanız ve
ayrılmayı düşünmüyorsanız
❤Eğer bir çocuğunuz olduysa ve ilk 2 yılı atlattıysanız ve
ayrılmayı düşünmüyorsanız
❤Eğer 2 çocuğunuz var ve her şeye rağmen ayrılmayı
düşünmüyorsanız
✌💞Birlikte olmak için bolca sebebiniz var demektir
Ona da sorsam acaba "Bana bu sevgililer gününde ne hediye aldın?" diye sormamam olabilir mi mesela?
Zaten en romantik şey hayatın önümüze getirdiği tüm
zorluklara rağmen sevmeye ve birlikte kalmak istemeye devam etmek değilse nedir
ben hiç bilmiyorum.
Bu akşam için annemler Defne’ye bakacaklarını söylediler.
Biz de iyiymiş o zaman dedik.
Az önce aradım birazdan çıkıp
geleceğini söyledi.
Ben de ona akşama sinemada çok romantik bir film varmış ona
gidelim dedim
“Maze Runner – The Death Cure”
Siz ne sanmıştınız? 😁
Sevgililer gününüz kutlu olsun
💗
Yorumlar
Yorum Gönder