En İyi Hali Karnımdaki Hali mi Acaba?





Hamile kalmadan hamilelikle ilgili uzaktan yakından alakam ya da herhangi bir bilgim yoktu. 

Ama sağ olsunlar ben hamile kalır kalmaz herkes bu konuyla ilgili engin(!) tecrübelerini aktarmaya başladı. O kadarki baba olmuş iş arkadaşlarımı geçtim, baba olmamış, hatta yakın çevresinde baba arkadaşı olmayan, hatta yakınında tanıdığı tek baba kendisininki olan biri bile bana bir şeyler öğretmeye çalışmıştı. Hem de normal doğumla ilgili.

O kadar bilgili ve ısrarcıydı ki "Siz kaç kez doğum yaptınız?" diye sormak zorunda kalmıştım.

32. haftaydı galiba Emre'ye doktoru fıtık için bir ilaç vermişti. O nasıl bir ilaçsa Emre alır almaz uykuya geçiyor ve mümkün değil uyandırılamıyordu.

Bir gece bacağıma kramp girdi banyoda ve orada kaldım uzunca bir süre. Bağırıyorum, yok bacağım açılmıyor, Emre duymuyor yani o an doğuruyor olsam siz düşünün halimi 😱

Bunun üstüne ben oturup kurmaya başladım.
Ya gerçekten doğum başlamış olsaydı?
Nasıl gideceğim hastaneye?
Ambulans çağırsam Emre'yi ne yapacağız?
Tek mi gideceğim hastaneye?

En son karar verdim. En mantıklısı ambulansı arayacaktım ve


"Ben doğuruyorum eşimde bayıldı acil 2 sedye lütfen" 


Arada sırada burnum tıkanınca birden hamilelikteki burun tıkanıklıkları gelir aklıma. Sürekli kuru, nefes alamıyor gibi. En yakın arkadaşım okyanus suyuydu. Tabii beni alıştıran bebeğim, eminim komşuları da kendi gelişine alıştırıyor olacak ki ben burun tıkanıklığından horlayıp duruyordum. Ama ne horlama. Sadece bitişik komşular değil site içinde herkese ulaşmış olma ihtimalim var horultumla.

Kendi horultumdan korkup uyandığımda olmadı değil.

Hamilelikte de uyumuyor insan ama herkes şöyle diyor "bu ne ki? Şimdi o doğsun sen o zaman gör uykusuzluğu" Gördüm gördüm. Hamilelikte dahil 18 ay hiç uyumadım. Sağ olun bana kolay uyku yöntemlerini anlatmak yerine sürekli "Bu ne ki?" dediğiniz için. Niye bana kimse süpürge ya da kurutma makinesi sesinden bahsetmedi ya da youtubedaki playlistlerden.

Ben bundan sonraki doğum yapacaklar için söylüyorum şimdi. Uykusuzluk dert ama çözümsüz değil. En kötü ihtimalle mutfağa gidip aspiratörü açıp uyutabilirmişiz. 


Hamilelik çok heyecanlı kabul. Kaç santim oldu, bugün döndü, yarın amuda kalktı.... Ama ya peki dünyaya geldiğindeki diğer ihtiyaçları ne olacak. Doğumu da biz yaptırmayacağımıza göre bebeğin gelişimi de sağlıklı gidiyorsa takibdoktorumuza bırakıp, güvenip doğum sonrası konulara odaklanabilirmişiz mesela. En iyi kitap ve blog okuyabileceğimiz zamanlar onlarmış. Montessori yatağına değil de felsefenin kendisine zaman ayırmakta yarar varmış fırsat varken. Nedir ne değildir? Ebeveynlerin kendilerini nasıl değiştirmeleri gerekiyor? Bebeklerin gelişirken esas ihtiyaç duyacakları şeyler neler?


Ben yapamadım bana kimse de böyle bir öneriyle gelmemişti. Ben hepimiz için yazıyorum :)


"Ah tatlı yorgunluklar" diyorlar ya bazen, kaburgamı kırmak üzere olan bir ayakla nefes alma savaşı verirken yani tam da hayalimdeki gibi değildi hamileliğin tatlı kısımları.


Hamilelik ve doğuma o kadar takmıştım ki bir gece 38. haftada bir ışık yandı kafamın içinde.

"Ben bu bebekle bir kaç gün sonra eve geleceğim. Ne olacak? Bu çocuk ne yer ne içer? Nasıl emzireceğim? Yıkayacak mıyım? Onunla ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yok!"


Nasıl bir rahatlıksa o, ulvi bir güçle sanki her şeyi doğurduktan sonra öğrenirim kafasındaydım o ana kadar.


Zembille inecekti çünkü bana bebekle birlikte!

Normal doğum yapmaya kafayı taktığım için, o zamana kadar hep pozitif doğum hikayeleri eve alışveriş listeleri, çocuk odası ihtiyaçları...

Uzar gider bu liste...


Lohusalık ne? Yenir mi o?

Aman bir şey olmaz yaa?
Uykusuzlukla ilgili biri bir şey söyledi mi de kulaklarımı tıkıyor ve evrene olumlu mesaj gönderiyordum. O olumlu mesajları Stark yedi sanırım :) Bknz. Kolik Defne

Beynimde ışık yanan gece, uykum da kaçtı oturdum deliler gibi okumaya başladım. Sabaha kadar çünkü annelik delilikse hamilelikte bir ön delirme safası değil mi zaten?

Yeni doğan banyosu nedir?

Nasıl emzirilir?
Süt sağma makinesi zorunlu mudur?
Göbek bağı falan filan...

Ama yetişkinler ihtiyaca bağlı öğrenirler. Okuduklarıma pek anlam veremesem de genel anlamıyla sanki Defne doğduktan sonra beynimin içinde varlığını bile bilmediğim bir oda açıldı ve o odadan bir bebeği tutmaktan, altını değiştirmeye, yıkamaktan beslemeye milyon tane bilgiye bir anda erişim sağlandı. Okumasaydım ne olacaktı acaba? Hiç bilmiyorum.

Biri bir usb stickle beynime o bilgileri copy pastele aktarmış gibiydi.


Tabii hastanedeki yeni doğan eğitiminin de önemi büyük. Yani sanırım.


Ben o eğitimi tamamen unutmuşum. Bir gün fotoğrafların arasında gezerken bir video gördüm.


Bir küçücük kırmızı bebek, pembe formalı bir hemşirenin elinde suyun altına tutuyorlar, tatlı tatlı da anlatıyorlar, işte şöyle yapacaksınız, böyle kurulayacaksınız, saçını şöyle yıkayacaksınız...


Aaa! Bir baktım bir kadın var orada. Aynı bana benziyor ama benzemiyor da sanki. Böyle şişmiş de sanki havası kaçmaya başlamış balon gibi. Gözler ışıl ışıl ağız kulaklarda ama


"Aradığınız beyne o anda ulaşılamıyor sanki" deli gibi bir şey


Neyse bu ulvi güç olan okuduğum da bilinç altımda kalıp beni bir şekilde farkında olmadan eğiten son dakika kurtarıcısı bloglara teşekkür etmeliyim

Blogcu Anne - Bütün annelerin aynı şeyleri yaşadığı ve yalnız olmadığımı hissettirdiği için


Bebek Yapım Bakım Onarım - Tomris'in emzirme Notları - Emzirme sürecinin başlarda sandığım kadar kolay olmayacağını zamanla ve sabırla öğrenildiğini adım adım yazdığı için


Manyak Anne - Annelerin arada kısa devre yapmasının normal bir şey olduğunu ve mühendis eşin kafa çalışma sistemine beni farkında olmadan alıştırdığı için (Hala 2. çekmece olayına gülüyorum belki kendisi bile hatırlamıyordur yazıyı)


Mama Natural(youtube) Hiç üşenmeyip tüm normal doğum macerasını ve sonrasını da paylaştığı için


Bir de tabii ki Emre'ye.


Bana

" Duygu bu bir insan yavrusu. Hayatta kalma iç güdüsüyle doğdu. O nedenle temel güvenlik önlemlerini aldıktan sonra korkmamıza gerek yok. Bir şekilde tehlikede olduğunu anladığında eğer başka bir sağlık sorunu yoksa bize mutlaka haber verecektir."
dediği için.

Aylarca değil, sadece bir kaç haftacık hiç hiç uyumadım, ya duymazsam diye Emre sayesinde. Her şeyin ilkini birlikte yaptığımız için, ben tırnaklarını kesemediğimde o bu işi devraldığı için, hiç bir konuda "ben anlamam ki" demediği için ve daha bir çok şey içinde.


Şimdi en azından canımı acıttığında (bu ara bir vurma huyudur gidiyor bununla ilgili de yazacağım fırsat bulur bulmaz) en azından karşımda onunla konuşabiliyorum. Kaburgama ayağını sıkıştırdığında konuşsam da ne faydaydı yani. Mide bulantıları, sürekli uyuma istekleri, ha doğurdum ha doğurucam stresi, gelse de görsek özlemleri, o ortada yokken uyuyamama, sürekli ya tuvalete gitme ya da kaçırdım mı acaba korkusu olmadan gayet güzel oldu :)



Siz ne düşünüyorsunuz? Karnımızdaki korunaklı halleri mi? Yoksa büyümesini izlemek ve onunla birlikte öğrenmek mi?


Popüler Yayınlar