Mesai Trafiginde Bir Bebek





20 Şubat 2017 Tuzla


Bu fotoğraf biraz karanlık çünkü bu sabah 5:45 te çekildi... #DefneUzun un çantalarını, kahvaltılıklarını hazırladım, onu uyandırdım, gider gitmez uyumaya devam edeceği için pijamalarını çıkarmadan üstüne bir kat daha polar giydirdim, ana kucağına yatırdım emziğini verdim oyuncak ayısını yanına koydum ve babasıyla evden çıkışını izledim... giderken ona süt iznimin bittiğini ve biraz daha geç geleceğimi de söyledim... Boncuk boncuk bakıp kalkmaya çalıştı, o arada da Emre sepetini aldı ve çıktı... Daha 1 yaşında ve mesai saatlerine göre yaşamaya başladı bile... okul değil mesai... bizimle birlikte uyanıyor akşam anca 8 de yemeğe oturduğumuz için o saate kadar bekliyor bunu öngördüğüm için gece uykusu saati 3 aylık olduğundan beri 21-22 arası şimdi biraz daha ileri gidecek belki de bir anneye sahip olduğunu unutmasın diye 😂
Onun normali bu... Anneme çok kızmıştım, özellikle ortaokul ve lisedeyken İstanbul'dan Altınoluk'a taşındığı için. O da istememiş taşınmayı ama şartlar falan filan... Şimdi geriye dönüp yaşadığım çocukluğu hatırlayınca bana nasıl bir hediye verdiğini aslında daha iyi anlıyorum, her şeye rağmen...
İstanbul'da yaşamak maddi ve manevi bu kadar maliyete gerçekten değiyor mu diye sorgulama halindeyim çoğu zaman...
Etraftaki herkes ya mutsuz ya da olduğu hayatı sorgulamadan yaşıyor...
Zaten sorgulayabilen insanlar için mutlu olmak genel olarak hiç kolay değil...
******************* 



Yukarıda okuduğunuz yazı bundan neredeyse 3,5 ay önce Defne 1 yaşını doldurduktan ve Bronşiolit geçirdikten tam bir kaç gün sonra yazıldı. Ben bir çok insana göre çok iyi bir işe sahipken ama Defne sabahları babası ile birlikte çıkıp 5:45 te anneannesine gitmek zorundayken.

Yazdığım yazıyı değiştirmeden paylaşıyorum. 
Buraya sadece eklemek istediklerim var. 

Şikayet ettiğim şey hiçbir gün çalışmak olmadı. Aksine işe gitmek beni hep iyileştirdi. Bir kadın olarak ekonominin içinde olmak, para kazanmanın verdiği güç ve bağımsızlık duygusu bana hep iyi geldi.

Şikayet ettiğim şey İstanbul'da, bunu her gün, hepimiz için insanlık dışı koşullarda yapıyor olmamızdı. 

Çok uzun mesai saatleri(9-18 den bahsetmiyorum, yolda geçirdiğim süre, fazla mesailer, evden çalışmak zorunda kalmalar da mesaiye dahil),

Trafik,

Evde aldığımız sorumluluklar,

Kendimize ait hiç bir özel saatin ve hobinin ol(a)maması ya da bunun için de çok fazla efor sarf etmek zorunda kalmamız,

Dinlenme zamanlarının bile İstanbul'da trafik ve kalabalıkla kalitesizleşmesi,

Stres, öfke ve buna bağlı yorgunluk ve tahammülsüzlük.

Bebeklerin daha bu kadar küçükken anneden ayrı kalmak zorunda kalması ve bunun annenin ruhunda ve bedeninde oluşturduğu hasarlar. (Bknz. Uykusuzluk, suçluluk duygusu, aynı anda beynin hem evde hem işte tam kapasite çalışıyor olması) 

Bunun dışında özellikle çocuk yetiştirirken bir anne olarak ona örnek olmak için de çalışan bir kadın olmayı hep tercih ettim (hayal ettim) 

Şu an onunla birlikte evde oturduğum zamanlarla ilgili de çalışan arkadaşlarım size şunu söylemek istiyorum. Şu an çok pembe düşünüyor olabilirsiniz evde oturmakla ilgili :)
Evde oturduğunuz zamanlarda da "kaliteli zaman" olmuyor her dakikanız.
Evde oturunca ev işi 3e katlanıyor kahvaltı hazırla, sofra topla, bulaşıkları yerleştir, süpürge yap derken şu dağınıkları da topla, uyusun uyansın, öğle yemeği, bulaşık topla, oyun oyna, banyo yap, atıştırma, bulaşık topla, uyusun uyansın, akşam yemeği saati. Ev işi 3 mü demişim 5 katına çıkıyor daha çok zaman alıyor. Evde olmak anneyi dinlendirmiyor daha da çok yoruyor bir de kendimi olduğumdan daha değersiz gibi hissetme kısmı var ki (saçma ama yine de öyle hissediyorum) o da işin ayrı boyutu.

Bu hafta 2 kreş ile görüşeceğim. 
Defne'ye de bana da iyi geleceğini biliyorum.
Bakalım ne olacak.

Sevgiler,

eDde's




Popüler Yayınlar