Oyuncağa mı Yoksa Anne Babaya mı İhtiyacı Var?

Aşağıda okuyacağınız yazıya bundan yaklaşık 3 ay önce daha kardeşim kaza geçirmemişken Defne'nin doğumgünü gelmemişken ve ben İstanbul'da yaşayıp Gebze'de bir beyazyakalı olarak çalışırken başlamıştım fakat zamansızlıktan ve çok fazla yere aynı anda yetişmem gerektiği için bitirememişim... Yazıyı olduğu gibi hiç değiştirmeden ve tamamlamadan o gün ki ruh halimle paylaşıyorum ki o gün hissettiklerimi sizinle olduğu gibi paylaşabileyim diye. Bu niye böyle yarım kalmış demeyin lütfen :)


Selam,
2017 Tuzla
Eskiden hediye dendi mi heyecanlanırdım.
Eskiden dediğim de ortaokul, lisedeyken çok da eski sayılmaz öyle ne o yaşlılar gibi :)
Bir şeyler almak daha mı kolaydı? Para daha mı kolay birikiyordu? Hediye seçmek için daha mı çok zamanımız vardı? Sebep neydi bilmiyorum ama o hediye de gerçekten bir anlam olurdu. Düşünülmüş, özenilmiş, uğraşılmış
Şimdi hediye paketleri bile standart, genelde kıyafet alınıyor, ihtiyaç ve işe yarama düşünülüyor. Biz mi yaşlandık acaba? Bir de hobi ya da özel ilgi alanı içeren hediyeler bir pahalı oldu. Özel ilgi alanımızı bile trendler belirliyor zaten. Boyama kitapları gibi mesela geldi ve geçti.
Kardeşimin bu konudaki çabası inanılmaz... yılbaşı, doğum günü gibi özel günlerde kendi elleriyle oturup hediye hazırlıyor hala. Ben de hep niyetlenip niyetlenip sonunda kendimi çok katlı bir alışveriş merkezinin %70 indirdik tabelalarının altında hediye seçerken buluyorum. Soğuk, ruhsuz, sanki değersiz ve bir zorunluluk gibi. Tabii bunda en büyük neden zamansızlığın haricinde artan maaşlara rağmen nasıl oluyorsa azalan cepte olan nakitler. Borçlu doğduk, borçsuz öleceğiz kredilere ve kredi kartlarına yaptıkları ölüm ay pardon hayat sigortaları sayesinde neyse ki(!)
Neyse biraz içinizi açabildiysem(!) konuya geri dönebilirim. 
Milyonlarca oyuncak var bir çocuğa alabileceğimiz artık. Çocukları eskiler şanslı görüyorlar. Ben öyle görmüyorum maalesef. Suyun içinde zıpladığım anneannemin bahçesinde kelebek koşturduğum, anneannemin çiçekleri sulamasını, bize pişirdiği keklerin evin içine yayıldığı, akşamları dedemlerle birlikte en az 10 kişiyle kurulan domatesin mis gibi koktuğu, hastalanmadığımız, yediğimiz her şeyin zehir olmadığı daha az paranoyak, daha az kaygı endişe bozukluğu içeren daha mutlu bir çocukluk hediye etmeyi isterdim Defne'ye bu oyuncaklar yerine.


2017 Tuzla
Alışveriş merkezindeki oyuncaklarda oynayan çocukları görüyorum. Aileleri onlarla zaman geçirmek için onları alışveriş merkezine götürüyorlar. Hem evin ihtiyacı hem üst baş hem de çocuklar eğlensin diye.
Yaratılmış bir ilüzyon var ortada...
Sanki o oyuncaklar da olunca çocuklar daha mutlu olabilir zannediyorlar. Aslında öyle değil. Ne kadar acı. O çocuklar evde oturmaya razı. Tek istedikleri dinlenmek ve önemsenmek. Çocuğu oyun parkına götür sen telefonunla ilgilen o orada türlü şebeklikler yapıyor ama yorgunluktan, ama zamansızlıktan, ama ilgisizlikten görme çocuğu...
2017 Tuzla


Eve geldiğimde akşam yemek zamanı Defne'yi mama sandalyesine koyuyorum mutfak kapısının önüne bir yandan onunla konuşuyorum bir yandan yemek yapıp sofra falan kuruyorum...
Bazı akşamlar bir anda Defne mama sandalyesinde avaz avaz bağırırken kendime geliyorum.
Muhtemelen bir süredir kafamın içindeki gürültüden onu duymuyorum o da dikkat çekmeye çalışırken helak oluyor...
Bir de bunun işte 3 sene sonraki, 5 sonraki halleri var ki şu anda beni korkutuyor... 
Beni anladığı ve analiz edeceği zamanlarda ne yapacağım bu kronik yorgunluğu? İlgisiz büyüyen bir çocuk olmasını asla istemiyorum onsuz geçirdiğim zamanı ona pahalı oyuncaklar alarak da...
En sevdiği oyuncağı annesi, babası ve Stark'ı olsun istiyorum... o nedenle


2017 Kadıköy - Anneanne Evi

      *** 

İşte böyleyken böylee...

Bunları hissederken 3 ayda hayatımın bu kadar değişmiş olması iyi bir şey sanırım.

Her şer'de bir hayır vardır sözünün anlamını yaşayarak öğrendim.

Hayatın gerçekten farklı bir mizah anlayışı var!

Sevgiler,

eDde's

Popüler Yayınlar