Bir Çam Ağacı Meselesi
Yılın bu zamanı benim için biraz karmaşık geçer hep.
Oğlak burcu olduğum hem doğum günümün yaklaşmasından hem de
geçtiğimiz 11 ayın hesabı ve kitabıyla uğraşmamdan dolayı epey kafa içi ses ortaya
çıkıyor.
Kimi ağaca astığı süslerin Tchibo'dan mı yoksa Mudo'dan mı
olacağına karar verir.
Ben annemin vakti zamanında Eminönü'nden aldığı 10 tanesi 5 liraya
yarısı kırılmış zilleri ve topları büyük bir keyifle ağacımın dallarına asarken
hayatımın son bir yılını film şeridi gibi gözümün önünden geçiririm.
Kendime verdiğim sözler, yapabildiklerim, yapamadıklarım...
1 sene çok önemli insan hayatında.
Gerçekten yaşamış mıyım, harcamış mıyım yoksa o 1 yılı?
Ne dilediklerimden de çok aslında benim için güzel olan nelerle
tamamladım o 1 yılı ona bakıyorum.
Hayat çünkü, zaten işi gücü bardağın yarısını boşaltmak üzerine
kurulu bir sistem. Ben de bardağın dolu tarafına odaklanmazsam kimse benim
yerime "Bir lokma su da ben koyayım" demiyor maalesef. (Dip Not: Emre
Üzerine alınma lütfen. Sen arada benim boşalttıklarımı da kova kova geri
dolduruyorsun )
Nedenlerden de bağımsız “kutlamak” çok önemli başlı başına.
Beklediklerimizi, gelenleri, gelmeyenleri, sevinçleri, sevmeleri
kutlamalıyız.
Bu kadar sorunun ve mutsuzluğun içinde bir umut ışığına tutunmak
ve bir ağaca güvenmek insana sadece iyi hissettirdiği için bile önemli değil
mi?
Çocuklarımıza mutluluğun içimizden geldiğini ve iyi
hissettirdiğini bir şekilde öğretmemiz lazım ve ben bunun için yeni yılı
kutlamak yeni bir zaman dilimini neşeyle karşılamak ve bütün yılın bu neşeyle
geçmesini dilemek onlara verebileceğimiz en güzel hediye.
İlla ağaç süsleyin süslemezseniz olma diye bir şey yok tabii ki.
Sevdiğiniz bir şey yapın, eviniz daha bir pırıl pırıl olsun,
birlikte duvarınıza kendinize özgü bir resim çizin. Bir kağıt alın yeni yılda
bırakma istediklerinizi ve kazanmak istediklerinizi yazın.
Plâstik ağaç yerine canlı bir ağaç alın biz 2 senedir öyle yapıyoruz. Hatta yeni yıldan sonra onu birlikte başka bir yere dikebilirsiniz. Biz bu seneki camimizi Defne'ye emanet ediyoruz. Büyüyüp yerini sevmeyinceye kadar Defne ilgilenecek kendisiyle hem ona da sorumluluk vermiş olacağız.
Ya da kağıtları duvarlara yapıştırın sonra üzerine bir ağaç ve ışıklar çizin çocuklar boyasın.
Aklınıza ne geliyorsa işte.
Defne'nin Yeni Yıl Dilekleri: Stark'ın kuyruğunu çekmeyeceğim, Annemle Babama Vurmayacağım, Uykuyu çok seveceğim. |
Mesela şöyle bir şey “ Bu yıl negatif tutumları bırakacağım. İçimden birine çam ağacı süslemek Hristiyan geleneği biz Hristiyan mıyız
niye ağaç süslüyoruz demeden önce 5 kez düşünüp o cümleyi kurmayacağım.”
Nasıl ama? Bence yıla başlamak için son derece pozitif bir karar J
Ya da “ Biraz daha araştırma yapıp konuşacağım. Mesela şu çam
ağacı gerçekten Hristiyan adeti mi? Hepiniz özentisiniz vıdı vıdısı yapmadan
bir araştırayım şunu da elimde done olsun. Sonra kalakalmayayım?” da bir
seçenek.
Zaten öyle bir araştırma yapmaya karar verdiğiniz Muazzez İlmiye
Çığ sağolsun şöyle başlıklar çıkacak karşınıza;
“Çam ağacı süslemenin çok eski bir Türk geleneği olduğunu biliyor muydunuz?”
Muazzez İlmiye Çığ kim? Diye sormuşsunuz gibi yapıyorum ve bundan
sonra ufak çaplı bir araştırmalar yığınını da şuraya bırakıyorum 😇
“Çam ağacı süslemenin çok eski bir
Türk geleneği olduğunu biliyor muydunuz?”
Bu kulağımda bir yerlerde kalmış ama kim demiş niye demiş
hatırlayamadığım için internette biraz araştırma yapmak istedim ve hep aynı
isim karşıma çıktı.
Kendisi annemle aynı gün doğumlu bir İkizler Burcu.
-Bu kısımdan sonra Vikipedi
Yalancısıyım J-
20 Haziran 1914 Bursa doğumlu Türk Kadın Sümerolog.
İkokula Çorum'da başladı. Daha sonra ailece Bursa'ya taşındılar. Bursa'da özel bir okul olan Bizim Mektep'te Fransızca ve keman dersleri aldı. 1926'da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi'ne (Bursa Kız Öğretmen Okulu) girdi. 1931 yılında mezun oldu ve babasının da öğretmenlik yapmakta olduğu Eskişehir'e tayin oldu. Eskişehir'de öğretmenlik mesleğini dört buçuk yıl yaptı.
15 Şubat 1936 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümüne kaydoldu. Nazi Almanyası'ndan Türkiye'ye iltica etmiş olan ve Ankara Üniversitesi'nde dersler veren Prof. Dr. Hans Gustav Guterbock'dan Hitit Dili ve Kültürü derslerini, Prof. Dr. Benno Landsberger'den Sümer ve Akad Dilleri ve Mezopotamya Kültürü derslerini aldı. 1940 yılında Ankara Üniversitesinden mezun olduktan sonra İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çivi yazılı Belgeler Arşivine uzman olarak atandı. Aynı yıl Kemal Çığ ile evlenmişti. Müzede çalıştığı 31 yıl boyunca meslektaşı Hatice Kızılyay ve Dr. F. R. Kraus ile birlikte müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip, sınıflandırıp numaralandırdı, 74.000 tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturdu, 3.000 tabletin kopyasını yapıp katalog halinde yayımladı.
1957'de Münih'teki Oryantalistler Kongresi'ne katıldı. 1960'da Heidelberg Üniversitesi'nde altı aylık bir çalışma yaptı. 1965'de Roma'da sergilenen Hitit sergisini bu şehirden alarak Londra'ya götürdü. 1972'de emekliye ayrıldı.
Sümer çivi yazısı
Emeklilikten sonra bir süre yurtdışında yaşayan Muazzez İlmiye Çığ, 1988'de Philadelphia'daki Asuroloji kongresine katıldı. Prof. Kramer'in History Begins at Sumer adlı kitabını Türkçeye çevirdi ve kitap 1990'da “Tarih Sümerle Başlar” adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Kitabın çok ilgi görmesi üzerine 1993'te çocuklara yönelik Zaman Tüneliyle Sümerlere Yolculuk da dahil Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap yazdı.
Bir de burada
kendisiyle ilgili muhteşem bir İngilizce yazı var. Neden bu yazının Türkçe
çevirisini Hürriyet
paylaşmamış anlamadım gerçekten ya da ben bulamadım bu da bir ihtimal. Özetle
diyor ki yazıda Muazzez İlmiye Çığ Dünya’nın en iyi Sümerolog’u. İşin eğlenceli
tarafı üniversiteye gideceği zaman aslında Fransızca üzerine eğitimini devam
ettirmek istemiş ama sınıflarda yer olmadığı için o zamanki danışmanı kendisine
Hititoloji, Sümeroloji veya Arkeolojiden birini seçebileceğini söyleyince şans
eseri bölümünü seçmiş.
Çam ağacına geldim merak etmeyin. Şimdi yukarıdaki bilgiler
ışığında bence Muazzez İlmiye Çığ’ın bu konuyla ilgili teorilerinin bir önemi
olmalı. Eğer ömrünün büyük bir kısmını biri bu konuda araştırma yapmaya adamışsa
bu konuda onun bilgi ve deneyimlerinden başka neye güvenebiliriz ki?
Muazzez İlmiye Çığ bir röportajında aşağıdaki açıklamayı yapmış
<< Türklerin
tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan
yeryüzünün tam ortasında bir ‘Akçam Ağacı’ bulunuyor. Bu ağacın tepesi de
gökyüzünde oturan tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzuyor ve buna ‘hayat ağacı’
deniyor. Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak
sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor. Türklerde güneş çok
önemli. İnançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22
Aralık’ta gece, gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi
yenerek zafer kazanıyor. Bu, güneşin yeniden doğuşu; bir ‘yeni doğum’ olarak
algılanıyor. Türkler bu bayrama ‘Nardugan’ diyor. Nar; güneş, tugan ise ‘doğan’
anlamına geliyor. Türkler, güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu, büyük
şenliklerle ‘Akçam Ağacı’ altında kutluyorlar.>>
Avrupa'ya ve Hristiyanlığa geçişi de bazı kaynaklara göre
Atilla'nın Avrupa seferlerinde bazı kaynaklarda ise Aziz Saint Paul tarafından
Avrupa'ya taşındığı yazıyor.
Bir başka hikayede liste listte.
Hristiyan geleneği ya da Türk Geleneği ne fark eder?
Mesela Bu Geçen Seneki Saçma Sapan Evde Çektiğimiz Fotoğraflardan Hatta Bunun Bir Yazısı da Vardı |
Nedenlerimiz değil mi önemli olan?
Bir senenin bitmesini ve yeni bir senenin başlamasını kutlamak
önemli değil mi mesela?
Bir de hediye vermek 😉
Bence Tarih seven birilerine ya da Tarih sevsin diye bir çocuğa
yazmış olduğu kitaplardan birini hediye edebiliriz.
Nasıl yani? Bu yazıyı hediye önerisi olmadan kapatacağımı düşünmüş
olmamalıydınız zaten.
Yorumlar
Yorum Gönder