Aradığınız Neydi?

23 Mart 2018

Ben "Sadece Biz" Bu Süreci Beceremedik Zannetmiştim


Bu yazının tamamı Blogcu Anne okurları için  blogcuanne.com web sitesinden 23.03.2018 tarihinde yayınlanmıştır. Yazının tamamını okumak için linke tıklayınız

Aşağıda okuyacağınız yazıyı önce yazdım sonra eşime okuttum. "Çok güzel olmuş teşekkür ederim dedi. Ama paylaşacak mısın? Çok özelimiz değil mi? Bunu da o elalem terör örgütü dediklerin okumayacak mı? Yadırgamayacak, yargılamayacak mı?" diye sordu sorguladı.
"Evet doğru diyorsun. Haklısın" dedim, öyle gerçekten. 

Ama ya peki diğerleri. Benim gibi, bizim gibi kaybolanlar. Kendini bu yolda tek başına hissedip "Biz bu işi beceremiyoruz" diye düşünenler ne olacak? Ya vazgeçerlerse sevgililerinden, ya bizim kadar kararlı duramazlarsa, ya bizim silkinip kendimize geldiğimiz zamanlarda onlar daha da içlerine kapanıyorsa. Ya bir ışık arıyorlarsa.

Niye yazıyordum ben? Yazmak beni iyileştiriyordu. Daha da önemlisi başkalarına da iyi gelecek umuduyla yazıyordum. O zaman bu duygular bu karmaşa bir kere gönlümden akıp gittiyse bence illa benden başka bir ruha da iyi gelebilir. 

Zaten bu 2018'de böyle bir yıl olacak bizim için 


"Olumsuzlara değil, Olumlulara Odaklan"



---------------------❤---------------------------❤---------------------------❤------------------------




14 Mart 2018

Tuvalet Eğitimi Gelişme - 102 Potty Train




Bu 1 hafta resmen fotoğraftaki hale geldik. Tam bittik beceremedik derken...

Sanki çok uzun zaman geçmiş gibi geliyor bana ama bunun en büyük sebebi uyku düzensizliği ve yoğun gündem nedeniyle olan zaman algısı bozulması.

Bez'i bırakma sürecini bir haftada tamamladık. 

Instagram hikayelerde gün gün paylaştığım süreci biraz daha detaylı ve gelecekte de bu süreci yaşayacak olanlar için buraya da yazmak istedim.

Kreşte zaten 1 hafta öncesinden öğretmeni “Bezin çok az kaldı Defne. Bundan sonra bez takmayacağız ve tuvalete gideceğiz” demişti.

Ben de Defne’ye aynı şeyi söyledim “Bezin çok az kaldı bundan sonra artık bez takmayacağız bana ya da babana söyle mutlaka tuvaletinin geldiğini istersen sen de kendin oturabilirsin lazımlığa”

Sonra işte şu yazıda yazdığım malzemelerle güzel bir tanışıklık içine girdik.
Lazımlığı zaten tanıştırmıştım. Çarşaflarının üzerine birlikte yatak pedlerini serdik. Külotlarını büyük bir heyecan gösterisiyle sevdik. Üzerindeki hayvanlara falan baktık Kedili olanları çok sevdi.

İlk Gün 8 kez lazımlığa oturdu Defne her seferinde yapmadan kalktı ve kalktıktan kısa bir süre sonra yaptı.

En sonunda pijama altlarını bile çıkardım bir elbise ve bir külotla günü devam ettirdik ve neden illa yaz dediklerini anladım. Neyse ki bizim ev sıcak ve yine neyse ki Defne zaten çabuk üşüyen bir çocuk değil. Fazlasıyla alışık ortada tişört şort gezmeye.

Öbür taraftan Stark’ın depresyonu sakinledi biraz ve eve bu süreçte hiç çiş yapmadı J Stark’a kocaman bir alkış istiyorum.

2. Gün tüm gün yollardaydık ve evdeki hiç kimse ne olacağını test etmeye hazır değildi beze geri döndük.

3. Gün ve Kreşte 1. Gün Defne 1 kez kaçırmış sonra öğle uykusundan sonra başarmış

Havai fişekler, alkışlar ve balonlarla kutlamış Kreş ahalisi Defne’nin başarısını J

Gece de takmadık yine alezler serildi, banyo yaptırdım Defne’ye, aldığım yeni pijamayı gösterdim ve giydirdim. Sonra zaten huysuzlandı ve erkenden uyumak istedi. Uyurken çiş yapmadı L

Ben yatarken onu uyandırmayı denedim, uyanmadı. Sonra ağlayarak uyandı ama yapmadı.

Bu arada ben bildiğiniz tavşan uykusundayım. Ha seslendi ha seslenecek uyuyamıyorum dalınca da en ufak bir dönse uyanıyorum.

Sabah 4’te anneeeeğğğğ diye seslendiğini duydum ama ben uykudan uyanmam gerektiğini algılayana kadar yanıma geldi. Ne kadar sürede geldi farkında değilim. Zaten yapıp mı uyanmıştı, yoksa uyandıktan sonra bana seslendi ben mi kaçırdım? Emin olamıyorum ama “Anne ben çiş yaptım” diye yanıma geldi.
Yataktaki alezler kupkuruydu yatağın yanında ayakta yapmış çişini L
Bu bile başarı sayılmalı diye düşündüm tabii ki yatak kupkuru üstü kuru sadece altını değiştirdik.

4. Gün sabah uyandık zaten aşırı yorgunduk gece hep bölük pörçük uyuduğumuz için ama yine de bir iki huysuzlansa da Defne Lazımlığa oturdu. Kafamın içinde sürekli şu şarkı dönüyordu

“…Sıkıştıysan, sıkıştıysan koş hemen tuvalete sonra devam et eğlenmeye…” 20 dakika lazımlıkta kaldı ama sonuç hiçbir şey yok. Alezlerden birini oto koltuğuna koyduk her ihtimale karşı kreşe gittik.

Stark hala iyi durumdaydı haftasonu hep birlikte zaman geçirmek iyi geldi sanırım çocuğuma hiç değilse evde birinin tuvaleti doğru yere gidiyordu.

Defne kreşte 2 kez evde 2 kez kaçırdı ama onun haricindekileri evde lazımlığa, kreşte tuvalete yapmayı başardı.

Bu gece bir önceki geceye göre daha sıkıntılıydı. Hepimiz yorgunduk artık. 1 kez yaptı üzerini değiştirdim. Üst değiştirirken hep ağlıyor L Ben de ona şarkı söyleyip sakinleştiriyorum. Şarkı söylemeyi hep sevmişimdir ama cart sesimi bu kadar ilgiyle dinleyen başka hiç kimse olmamıştı o nedenle daha bir keyifli söylüyorum ona J

Gece bir kez daha kaçırmış ama ne ağladı ne uyandı. Sabah bir gittim yanına sırtı falan nemli ama külot kupkuru nasıl oldu hiç anlamadım. Oluyormuş demek ki böyle şeyler. 

Yapmış baya uyanmak yerine üzerinde uyumaya devam etmiş. Sabah biraz mutsuz uyandı ben de ona anlattım “Hiç sorun değil temizleriz seni ama ıslanmışsın ve böyle uyumak seni hasta edebilir” dedim üstünü çıkartırken. O da bana baktı çişim geldi dedi. Hemen lazımlığa gitti kendisi.

Yine de Defne’ye bu süre zarfında hiç sesimi yükseltmedim. Nasıl yaptım ben de bilmiyorum. Normalde çok kolay parlayan, kolay sinirlenen sabırsız ben böyle geçişi süreçlerinde tam tersi bir insan oluyorum. Şu sabırlı halimi bütün davranış biçimimi etkilese ne hoş olurdu.

Arada biraz hayalkırıklığı tonuyla konuşuyor olmam da beni vahşi bir anne yapmıyordur sanırım.

Ses yükseltmeme konusunda Emre için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kalktığım her sefer için 5 db Emre’yi güç bela uyandırıp gönderdiğim her sefer için sesim 10 db yükseliyor sanırım.

Birkaç gün içinde Defne’ye bağırmasak bile birbirimizle konuşurken aynı şeyin olmayacağından neredeyse eminim.

5. Gün Kreşte 3. Gün

Lazımlıkta otururken bir taraftan üstünü değiştiriyordum. Bir tane yeni limonlu bir çorap almıştım ona. “Bak tatlım bu çorabın yeni. Gördün mü bak üstündeki limonlar çok güzel. Eğer tüm gün tuvaletini söylersen belki akşama kadar çorabını giyebilirsin” dedim. Şansıma öğretmeni de birebir aynı şeyleri söylemiş Defne’ye ve bir mucize oldu. Defne o gün tüm tuvaletlerini kreşte tuvalete yaptı.

Perihan öğretmeni arayınca ben tabii bir danslar bir zıplamalar falan. Hatta o an için bazı şeyler bulaşık gibi başlayıncaya kadar zor galiba diye de yazdım...

Ama...

Akşam ev için aynı şeyi söyleyemeyeceğim

Bir kere fake çişler var hayatımızda. Çişim geldi diyor ama yapmıyor ki 20 dakika falan oturduğu oluyor. Gece de öyle sürekli uyandı. Çişim var diyor uyanıyor, yapmadan geri yatıyor. Uyurken yapıyor ağlıyor üstünü değiştirmek için izin vermiyor. Böyle sürüyor gidiyor.

Gece için hazır değil sanırım. Bunun da en büyük sebebi uyurken mutlaka süt içiyor ve çiş yapmak istemiyor yatmadan önce.

Kreşte tuvalete yapıyor acaba evde lazımlık rahatsız mı ediyor? 

6.Gün Kreşte 4. Gün 

Gece altını ıslatmalar konusunda pes etmeye bir kala.

Gündüz altına ıslatmanın bittiği gün

Dün ve bugün kreşte hiç çişini yapmadı diye not almışım.

Evde ve gece facia. Fake çişler, çişim var diyip uyanıp sonra yapmadan geri yatıp uyurken yapıyor. Uyanmak istemiyor, üstünü değiştirirken ağlıyor, sakinleşsin diye şarkı söylerken ayılıyor bu sefer geri uyumuyor böyle bir facia.

Uykusuz ve mutsuz ve agresif oldum yine. Defne'ye kızamıyorum ama kızmam gerekiyor bütün sinirim ve gerginliğim hop Emre'nin üstüne ama o daha da gergin çünkü bana ben hazır değilim biraz daha bekleyelim demişti.

Beni bekledik aslında onu neden beklemedik ki? Şimdi ona da kızamam hop yine kendi içime.

Ertesi gün Cuma ay pardon o bugün oluyor yani gece boyunca 2 saat kesintisiz uyumayınca gün kavramı da kalmadı.

7. Gün Kreşte 5. Gün  


Ve evet ben yorgun Emre yorgun biz mutsuz. Ve evsiz(ama bu başka bir yazı konusu)

Sonuç sinir küpü başladık güne Defne'ye gülen suratlar aynı Joker gibi gezeceğimiz gün bugün. Kartlardaki değil Batman'deki Joker.

Kreşte haberler iyi hiç çiş kaçırmamış. Akşam kreşe gittim. "Bittim ben bu haftasonu da deneyeceğim ama olmuyorsa olmuyor gece bez ya da alıştırma külodu giydiririm. Gündüz beze geri dönmeye gerek yok ama gece ne benim mecalim var ne Emre'nin bittik biz. Zaten bizi geçtim Defne mutsuz. Uykusuzluktan huysuz bir çocuk oldu çıktı. Uyuyamıyorki. Ya ben dürtüyorum kaldırıyorum, ya ıslanıyor kalkıyor çocuğumun sinirleri harap vallahi son 2 gün" dedim. Hatta kreşte Defne'nin kankası da aynı durumda onun annesi ile de konuştum o da bitap durumdaymış o da bağlayacağım ben dedi birbirimizi gaza getirdik. Ama ona da dedim 2 gün daha denerim baktım olmuyor Pazar gecesi beze döneriz diye.

O gece Defne hiç yatağını ıslatmadı. Ve ertesi gece de...



Devamı bir sonraki yazıda...

BEZ’E BAY BAY! TAŞINABİLİR LAZIMLIĞA HAY HAY 😊

07 Mart 2018

Bu bir iç dökme yazısıdır- Kadın Olmak ya da İnsan Olmaya Çalışmak


Anne olduktan sonra ben...



Dışardan bakınca dimdik duruyorum ama aslında sudaki aksim gibi biraz dalgalı, biraz daha esnek ve su gibi akışkan bir haldeyim...



Ruhumun parçalara bölündüğünü hissediyorum bu ara.


Kadın olmaktan bu kadar nefret ettiğim ama kadın olmayı bu kadar sevdiğim bir dönemim daha olmamıştı. Genelde hep çok sevmişimdir kadın olmayı.


Yıl 2017 hala cinsiyet eşitsizliğinden kadınların evde oturmasından ya da bir işyerinde çalışmasından ya da ikisini birden yapamamasından bahsediyoruz. Ne kadar acı? Toplumun bize yüklediği sayısız kavramın altında ezim ezim eziliyorum. Sanki erkeklerin evde hiçbir sorumluluğu yokmuş da tek derdi çocuk olduğu için maaş artışı olmasıymış gibi baba olan bir adama terfi ve daha çok iş sorumluluğu verilirken sanki tek bu konuyu dert edinmesi gereken anneymiş gibi kadının biraz daha gözlemleyelim bakalım ne oluyor diye bekletiliyor olması ve atıl duruma düşürülmesi aşırı derecede motivasyon kıran bir şey değil de nedir?


Şu part time çalışma meselesi; kadın ya da erkek çiftlerden biri çocuk ilköğretime başlayacağı zamana kadar part time çalışabilecek mesela. Tasarı da hesaplanan çocuğu olan kadının(ebeveynin) yükünün hafifletilmesi bence son derece mantıklı ama sadece ideal düzende.


Merak ediyorum, bir işveren olsaydım ve önümde mükemmel 2 aday olsaydı bunlardan ikisi de kadın olsaydı ama biri çocuğuna bakacak kimseyi bulamadığı, ya da çocuğunun özel bir durumu olduğu ya da başka herhangi bir sebepten bu parttime çalışmadan faydalanmış olsaydı hangisini işe alırdım?

Eğer şirket sahibiysem parttime çalışmış olanı alırdım ama eğer bir ik çalışanı ya da müdürü isem birinciyi almak zorunda kalacak, kendime ve inandığım her şeye ikiyüzlülük yapmış, kendimden biraz daha kaybetmiş olacaktım. Ya da belki de o konuma gelene kadar o kadar kapitalizm damarlarıma o kadar işlemiş olacaktı ki karar verirken hiç zorlanmayacaktım. Bir kadın olarak ben yine aynı durumda 2 erkek olsaydı "Parttime çalışmadan yararlandınız mı?" diye sormak belki de aklıma bile gelmeyecekti.

Süt izni algısı var bir de. Anne olup süt izni kullananlar ne demek istediğimi anlayacaklar.

Süt iznini 2 saat önce işten çıkıp evde keyif yaptığımızı zanneden bir grup yok mu ya? :)
Gerçekten bu sadece bana öyle geliyor olamaz değil mi? Ve yine kadınlar "ay bir hamile kalsam da doğursam da 10 ay işe gelmesem" diye düşünmüyor mu?

Ne zannediyorsunuz gerçekten evde oturmayı?


Hayatımda doğum sonrası ile başlayan ve bu kadar yorulduğum bir dönem daha olmamıştı. Defne'ye aşığım ve onunla geçirdiğim zaman benim için inanılmaz kıymetli bunu bir kenarda tutalım. Bununla beraber 3,5 kilo doğan bir bebekle (ve yapmış olduğu tek iş ilk zamanlar uyumak ve yatmak bu arada uyuma eylemi dediğin şey yatağında ve kesintisiz değil mümkünse anne kucağı kolu omzu ne arasan) bir evde yemek yemeye bile zamanının olmaması ne demek sen biliyor musun abidin?


Evi topla yemek yap evi süpür tekrar dağılsın tekrar yemek, bulaşık, çamaşır, yemek, bulaşık, yemek, süpürge... Bu arada gaz, kusmuk, kaka, gaz, kusmuk, kaka, uyku emzir...


Defne 5,5 aylıktı ben işe başladım. Defne'yi anneme verdim ve arkama bile bakmadım. Çok ağlayacaksın demişti bir arkadaşım ama kusura bakmayın ben hiç ağlamadım. Alışmamış bünyeye o ev dar geliyor. Evdeki eşyaların tamamını hayalimde fırlatıp fırlatıp attım. Reelde yerine yenilerini koyamayacaksam hayalimde atmak baya işe yarıyor.


Süt izni çalışan ve bebekli annelerin bebeklerini emzirmesi için verilmiş bir zaman dilimi.


Gerçekte ise Anne için evi derleyip toplayacağı, bebeği ile !kaliteli! zaman geçirmek için ayırabileceği,  çamaşır yıkayacağı, bulaşık makinesini boşaltacağı, benim gibi evde patili bir çocuğu daha olanlar için evi süpüreceği, bazen hem patilisini hem bebeğini parka götüreceği(ki bu şu ana kadar toplasan 1 hafta olmuştur.) bu arada akşam yemeği yoksa yemek pişireceği, sofra kuracağı belki bir iki parça ütü yapacağı zaman dilimi olur kendileri.


Süt izni çok tatlı siz de gelsenize!


Bazı insanlar bu işlerin bir kısmını delege ediyorlar. Ne bileyim eve yardıma gelen kadınları oluyor, evin rutin işleri bu arada yapılıyor, bazı yapılacak işler listesinden muaf kalıyorlar ama ben bu kesimden olamadım henüz. Defne'ye annem bakıyor, o da sadece tiroid dengesizliğinden ve bence her gün Kadıköy'den Tuzla'ya gidip gelmesinden de kaynaklı anca çocuğa yetişebiliyor. Ben yorgun o yorgun bizim evde herkes yorgun, fakat bir şekilde mutlu olmaya çalışıyoruz işte.


Çünkü mutluluk içimizde💗 E biraz da Defne ve Stark sağolsunlar günümüzü neşelendiriyorlar.


Sevgi ve mutluluk depolarımızı dolduruyorlar bir şekilde ayakta kalıyoruz.


Ölmedik biz tamam mı hala yaşıyoruz!


Diğer tarafta kurumsal hayat tam bir şaka.


Doğum izninden önce performans notları hep yüksek olan ve  çok iyi çalışan birine bile, bebeği olduktan sonra soru işareti ile bakılması!? Çocuklu Kadın Çalışanların bile sorgulaması hatta... Tam bir şaka. Aynı anda her yere yetişmeni bekleyen milyonlarca başka kadının bakışları, paylaştığın karelerle hayatının sanki akışında gitmesi çok kolay oluyormuş gibi düşünen milyonlarca insan ve hakikaten her yere ve her şeye aynı anda yetişebileceğini düşünen ama yetişemeyen herkese bir cevap vermek isteyen ama bütün söyleyecekleri bir volkan olup içinde taşıyan çalışan anne olmaksa ayrıca süper.


Öyle bir ben var ki benden içeri...


İnsanları değil de bazen beynimi bir yerde bırakmak istiyorum. 


Daha az düşünebilseydim eğer motomot yaşayabilseydim ve yapabildiklerim bu kadar diyebilseydim, hayat sanki çok daha kendi kendine akar ve çok daha kolay olurdu gibi geliyor.

Süt izni kullanan ve doğum iznine çıkan tüm annelere, "oh ne güzel ya 4te çık zaten" diye sığ bakış açısıyla düşündüysem de belamı vermiş veren bilin yani, hepinizden özür dilerim :)


Bunun son ayağı ise arkadaşlar. (Bazı sosyal medya arkadaşlarım, reel hayatta tanıdıklarımdan çok daha gerçek ve samimi oldukları için 
sanal ya da sanal olmayan diye ayıramayacağım bu grubu.)

Mesela Defne'nin diş durumunu, benim uykusuzluğu herkes gibi takip edip beni bir kere aramamış "ya bir gün de gelelim şu çocuğu bize bırak sen git bir duş al Emre'yle yemek yiyin bir şey yapın" demeyen insanlar var çevremde. Var yani bunlar... Dolayısıyla bir şekilde sosyal medyadan arkadaşım olup Defne hasta olduğunda "Neyiniz var? Geçmiş olsun... Yapabileceğimiz bir şey var mı?" diyen insan çok daha gerçek geliyor bana bu durumda.


Geçenlerde bir yazı okudum, hashtag kullanan insanlarla ilgili bir başlık açılmış Ekşi Sözlükte. Ekşi Sözlükte yazı yazan biri İnstagram da hashtag kullanılması ile ilgili atıp tutmuş sanki farkı varmış gibi :)

Görünür olmak ve yalnız olmadığını hissetmek, hepimizin derdi aynı aslında. Bir blog açmışsın, ekşi sözlüğe entry girmişsin, instagramda destanlar yazmışsın...

Şehir hayatı bizi o kadar monotonlaştırıyor ve yalnızlaştırıyor ki dünyanın bir yerinde bizim gibi insanlar olduğunu bilmek, başka annelerin de benzer sıkıntılar yaşadığını okumak ya da aynı şekilde yaşadıklarımızın birinde bir ışık yakması, yaşadığımız bu giderek boş motivasyonsuz hayata ufak da olsa bir anlam katıyor sanki. Bu da bir çeşit illüzyon diyenler olabilir ama ne değil ki?


Yaşadığımız hayat, düşüncelerimiz, okuduğumuz kitaplar, gittiğimiz filmler, kullandığımız uygulamalar hepsi bizi bir illüzyonun parçası olmamız için şekillendiriyor. Düşündüklerimizin hepsi bir başka yazar tarafından düşünülmüş aslında hiçbir şey yeni değil. Hiç bir çocuk dünyaya ilk kez gelmedi daha önce milyonlarca anne doğurdu ve ben ilk değilim.
Ama!
Benim dünyayı algılama şeklim bana ait
Merak ediyorum acaba imkan olsaydı ve insanların gözleriyle gördüğü ve beyninin algıladığı şeyler bir yere birebir yansıtılıyor olsaydı yan yana duran 2 insan odayı aynı mı görüyor olurdu? Ben farklı olacağından 100% eminim. Renkleri algılamamız bile farklı. Aynı odada, aynı anda, aynı yerden baksan bile ışık mutlaka farklı yansıyordur bir takım renklere...

Velhasılı kelam ben bu hashtagleri kullanarak yazdıklarımı başka annelere ulaştırıyorum. Kendim gibi anneler buluyorum. Hashtag kullanan arkadaşı hakkındaki eleştirisini, entryi girmeden önce arkadaşına bir söyleme zahmetinde bulunsaydı keşke. 


Kim bilir başka neler yaşanıyor doğum izni dönüşü de hepimiz konuşulmadığı için iş yerlerinde yalnız hissediyoruz. 


Paylaşsak mı acaba?

Bu parttime çalışma konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sizce "Ben bundan sonra yarım gün çalışıp yarım gün çocuğumla ilgileneceğim" diyen baba çıkar mı ne dersiniz?


Bu baba çocukla ilgilenirken televizyon karşısında, koltukta oturup çocuğa da yan gözle mi bakar yoksa,

-5 öğün yemek
-temizlik
-köpekle ilgilenme
-mutfak alışverişi listesi hazırlama
-mutfak/pazar alışverişine çıkma
-banyo
-kıyafetlerini değiştirme
-traş olma
-çamaşır
-ütü
-yatakları toplama
-çocukları dışarı gezmeye çıkarma
-ev bütçesi hazırlama
-bulaşık
-sosyal medya paylaşımı
-pinterestten çocuk için yeni etkinlikler bulma
-çocuk gelişimi hakkında okuma
-arkadaşlarla sosyalleşme
-tatil planları yapma
-kırılmasın diye aranılacak insanlar listesi
-annelerle telefon görüşmesi
-evde çocuk ve köpeğin fotoğrafları çekip komik capsler yapma
...

bir de bunları iş yerinde 09:00-18:00 tam gün çalışıp geri kalan zamanda yapıp bu işler bittikten sonra evde sunum hazırlamaya devam eden de bir grup var...

02 Mart 2018

2 Yaş için Hediye Önerileri


Yine bir hediye önerisi yazısı ile karşınızdayım. 

Malumunuz 18 Şubat 2018 itibariyle bu dünya da tamı tamına 2 senesini dolu dolu yaşamış her şeyi yapabileceğini zanneden ve uyumayı rafa kaldırıp kaldırmamakta çok kararsız bir okul öncesi çocuğuna annelik yapmaya başladım (okul öncesini ben demiyorum baby center diyor bknz: Preschooler)

Ben ve Babası Defne'ye oyuncak ve çok pahalı hediyeler almaya karşıyız. Hem prensip olarak hem de anneanneler dedeler büyük teyzeler nineler, teyzeler bu günler için var. 

Madem bizim koyduğumuz kurallar her türlü bozulacak bari yine bizim belirlediğimiz çerçevede bozulsun değil mi?


Siz de 2 Yaş grubu için hediye arayışı içindeyseniz önerilerimi aşağıda bulabilirsiniz.


Büyülü Yatak ve Bebek


Anneannem Defne'ye IKEA'nın bebek yatağından almış. "E bunun büyüsü nerede?" diye soracak olursanız fotoğraftaki detaylara dikkat etmenizi rica edeceğim. 
Defne için pike ve nevresim takımı işlemiş yatağın boyuna uygun.

Bir yatak bir yastık yorgan bir de yine yatağa uygun yazlık nevresim takımı. Görünce vuruldum. Defne'de hemen zaten önce bebeklerini yatırdı. Sonra bebeklerini kıskandı bir kendi yatmak için denedi olmadı. yalnız çok sağlam değil Defne'yi taşımaz diye düşünüyorum :)


Babaannesi de sözleşmişler gibi Defne'ye bir bebek örmüş. Bebeğin kendisini de instagramda paylaşacağım. Baya detay var. 

Çok net hatırlamasam da annem söyleyince anımsar gibi oldum. Ben küçükken IKEA yoktu anneannem ve dedem karyolayı kendileri yapıp boyamışlardı. Gelirdi öyle ellerinden. Hesap sordum tabi hemen "Nerede? Saklamadın di mi?" diye. Kırmışız :( 

Umarım çıldırıp Defne zarar vermesin diye kaldırmam ortadan bu ince işçilik olan oyuncakları. 

Aileyi birleştiren Legolar




Çocuk bildiğin lego profesörü olmuş da haberimiz yokmuş. Eh tabi kreşte sürekli envai çeşidi ile muhattap olduğu için alışık. Ama bize iyi geldi.

Legoların boyları hala yaştan dolayı büyük ama bunların araba yapmak için tekerlekleri falan var. Defne'nin ufak çapta bir şehir kurduğunu görünce Emre'de hemen hevesle oturuyor yanına ikisi birlikte oynuyorlar. Zaten Lego dediğin de büyülü bir şey bütün aileye ve her yaş grubuna hitap ediyor bence. 

Bu arada sırt çantası gibi olduğu için tatile falan giderken ya da misafirliğe sırtına takıp taşıyabiliriz. 

Yeni Favorisi Alışveriş Arabaları (Gerçek)


Buna da bayıldık. Bu benim aklıma gelmezdi mesela. 
Buna benzer için de plastik oyuncakların da olduğu minyatür pazar arabaları da var ama bu oldukça orjinal olmuş.
Şimdi bizim onu oturttuğumuz gibi bebeğini oturtup alışverişe çıkıyor evin için de. 
Aklımda süper oyunlar var evde oynamalık bununla bakalım.
Ayrıca bizim için de iyi oldu Defne'nin evdeki dağınıklıklarını ona yığıp taşıyorum odadan odaya. 


Acaba Kendi Eşyalarını Taşır Mı?




Bu valiz Tchibodan. Bu ara en büyük sorunumuz özellikle günü birlik bir yerlere gittiğimizde Defne'nin boya kalemlerini, defterlerini okuma kitaplarını, biberonu, matarası, bezi, yedek kıyafeti falan filan dediğimiz şeylerin onun küçücük çantasına sığmıyor olmasıydı. 

Eskiden sadece yedek kıyafet ve tek bir oyuncak yeterken yaşı ilerledikçe oyalamak için daha fazla şey taşımak zorunda kalmaya başladım.

Eğer telefon veriyorsanız bu taşıdığım şeylere ihtiyacınız yoktur ama eğer telefon vermek istemiyorsanız onsuz da çocukları oyalamanın bir sürü yolu var. Bir süre oturmasını istiyorsanız boya kalemleri ve boş kağıtlar ya da oyun hamurları, kitaplar. Eğer hareket edebileceği bir yerdeyseniz zaten bırakın hareket etsin. Bu yaş grubunu oturtup oyalamaktansa salıp enerjisini atmasını izlemek  daha kolay. Eve gidince de daha rahat uyuyorlar :)

Bunu Sormayan Anne Çok Az




Bu piyanonun bu kadar ilgi çektiğini bilmiyordum. İnstagramda paylaştığımdan beri soran sorana. 

Defne şu an için kendisine ilgili. Bu ilgi ne kadar sürer hiç bilmiyorum. Müzik eğitimine başlama amacıyla kullanılır mı, kesinlikle hayır. Ama bir müzik aletini tanıma ya da bir yerde (bu yer poposunun üstü oluyor) 10 snden fazla oturmayı teşvik edelim diyorsanız eh!

Mesela Defne mikrofonunu söküp dans ederek odada dönüyor otomatik müzik tuşuna bastıktan sonra.

Bana sorulan sorulardan biri de "Çok pahalı, değer mi?" 

Valla ben Defne'ye sulu boya kabı ve sulu boya aldım, Emre'de oyun hamuru aldı. Defne'nin bizim aldıklarımıza gösterdiği sevinç ile piyanoya gösterdiği sevinç arasında hiç fark yoktu.

Her paketi açarken dönüp paketi verene bakıp açılmış kocaman gözleri ve neşeli ses tonuyla "Bu benim mi?" diye sorması da herkesin kendisini en özel hediyeyi aldığına ikna etti :)


Bunların haricinde oyuncak bebekler, arabalar, mutfak eşyaları, mutfaklar bu dönem çocukları için hem faydalı hem de keyif alıyorlar oyun oynarken. En çok keyif aldıkları şeyi söyleyeyim mi? Bizim de onlarla oturup oynamamız. Bunu 5 milyon kez daha söyleyeceğim. Defne'ye ne söylersek söyleyelim öğretemiyor muyuz? Onunla oyun oynarken farkında olmadan öğrettiğimiz şeylere inanamıyorum.

Bu arada eğer çocuğunuz kreşe gidiyorsa sulu boya ve oyun hamuru alıp kafayı yemeseniz de olur. Zaten kreşte yapıyor o etkinlikleri evde her yeri sulu boya yapmaya ne gerek vardı şu an gerçekten sorguluyorum :)

Bir de son ekleme bundan bir sene önce kitap almayın gibi saçma sapan bir cümle kurmuştum. Pişmanım. Çok pişmanım. Kitap alın. Bol bol kitap alın çünkü alınacak kitaplar hiç bitmiyor. Ve kitap asla fazla gelmiyor. Bazı akşamlar hiç okumadan uyuyoruz ama bazı akşamlar 3 kitap birden okuyoruz. Bol bol kitap alabilirsiniz. Kitaplar da ucuz değil çünkü bir de bir kere alınca bitmediği ve hep ihtiyaç duyulduğu için ne kadar çok kitap okadar iyi.

Hediye alınacak kişi eğer yakınınızsa istediğiniz bir şey var mı bak bu kadar bütçe ayırdık demek bile işe yarayabilir buarada. 

Ya da gerçekten ihtiyaçları olan bir şey varsa ve bütçeyi zorluyorsa birleşip almak da olabilir.

Ben annemlere hiç oyuncak almayın her şeyi küçüldü kıyafet alın demiştim. 
Bunlar da ekstradan geldi :)  Umarım işinize yarar liste.

Özellikle evrene mesaj vermek istiyorsanız paylaş butonuna basmayı unutmayın :)

Diğer önerilerimi görmek isterseniz buraya tık tık  ya da kitap önerilerini okumak isterseniz tık tık :)




Tuvalet Eğitimine Giriş - 101 Potty Train



Neden bana kimse gece ve gündüz eğitimini ayrı ayrı verebileceğimi söylemedi?? 

Defne bir kaç ay önce tuvaletini söylemeye başladı. 

Ben bu konuya hiç hazır değildim. 

Saklanıyordu, utanıp sıkılıyordu, altını değiştirmek giderek daha da zor bir hal aldı.

Ama ben hala bu konuya hazır değildim. 

Yine de kendim bu konuya alışayım diye bir klozet adaptörü aldım. 
Çok yanlış yaptım. Çünkü Defne 1-2 kez oturdu ama hiç hoşlanmadı ve sonra oturmak istemedi. 

Hiç hazır değildim de öylece de konuyu bırakamıyordum. Ikea'dan Defne'nin karyolasını sipariş verirken 2 tane de lazımlık siparişi verdim. Bu arada da ara ara babycenter'dan gelen yazılara göz ucuyla bakıyordum.

BEBEĞİNİZİN TUVALETE HAZIR OLDUĞUNUN İŞARETLERİ

BEBEĞİNİZİN TUVALETE HAZIR OLDUĞUNU NASIL ANLARSINIZ?

3 GÜNDE BEZDEN KURTULMANIN YÖNTEMLERİ!

Gibi türlü türlü başlıklar beni iyice strese soktu sanırım. 

Gece uyanmaları, gündüz gezmeleri... Bez altındayken çok kolay değiştiriyorsun ve yenisini takıyorsun bitti gitti. Bez olmayınca nasıl olacak?

Bu arada Defne gece hiç kaka yapmıyordu. Gündüz de belli bir rutini var denebilecek durumdaydı artık. 

Ara ara çok da bunaltmadan lazımlıklarını alıp ortaya koyuyordum. Bazen bebeğini oturtuyorduk. Arada tuvaletteyken bak sifonu çekip çişleri kakaları gönderiyoruz diye ona gösteriyordum. 2 tane tuvalet kitabı aldık. Bazen lazımlığa oturup tuvalet kitaplarını okuyordu. 

Ben hala araştırmaya devam ediyordum.

Tuvalet eğitimine hazır olduğunu anlamanın işaretleri nelerdi?


  • Bağımsız bir şekilde kendi kendine yürüyorsa
  • Gündüz uykularından kuru bezle kalkıyorsa ?¿
  • Bağırsak hareketleri düzenli ve rutini varsa
  • Tek bir pozisyonda beş dakika ve daha uzun oturabiliyorsa 
  • Pantolon/etek gibi kıyafetlerini kendisi indirip kaldırıyorsa 
  • Bezleri kirlendiğinde rahatsız oluyorsa ?¿
  • Sizinle tuvalete gitmek ve seyretmek istiyorsa 
  • "Ben yapıcam" cümlesini daha sık kullanıyorsa 
  • ¨Şu oyuncağı getir¨ dediğinizde verdiğiniz talimatları yerine getiriyorsa 
  • Çiş ve kaka kelimelerini kullanıyorsa 
Defne bunların büyük çoğunluğunu bir süredir yapıyor ama ben hep sabahları kuru kalkmasını bekliyordum.

Bir yerde eskaza sabah çıkartıyorsanız gece de artık takmamalısınız kafasını karıştırmamak için diye bir şey okumuştum. Ama tabii ki çocuktan çocuğa zamandan zamana değişen şeyler bunlar. 

Kimi uzman diyor ki çocuğu asla tuvalete tutmayın, kimi diyor ki eskiden hep böyle yapılırmış şimdi de buna "Tuvalet İletişimi" diyoruz da falan da filan da derken yine bir stres ve kafa karışıklığı senaryosu oluyor işte.


Ben yine bu konuda da okuduklarımı da birleştirip Defne'ye ve kendimize bakmak istedim. 

Biz ne istiyoruz. Ben zaten bu konuda çok tedirginim. Kendi sebeplerim de var. 

Çocukken okulda tuvaletimi yapmak istemediğim için hep apartmanın kapısında sıkışır tam kapının önüne geldiğimde de amaaannn der kapının önüne bırakırdım. Annem ne yapardı, kızar mıydı hiç hatırlamıyorum. 

Bunun sebebi erken tuvalet eğitimi olabilir de olmayabilir de. 

Annem çok komik bir şey anlatır hep tuvalet eğitimi ile ilgili (anne yargılamıyorum hala aşırı komik ve pratik zekalı buluyorum bu çözümü) 

Gündüzleri sorun yaşamasam da çok uzun bir süre gece ıslatmaya devam etmişim yatağımı. Hangimiz ıslatmadık ki? 

Annem bir gün mutfakta tavuk tütsülerken mutfağa giriyorum ve anneme ne yapıyorsun diye soruyorum. Yaş herhalde 2 civarı. Annem cevap veriyor. 
Dün gece yatağa çişini yapmış ceza veriyorum 😆 
Zaman zaman anneme canisin resmen bütün psikolojimi alt üst etmişsin tüm tuvalet sorunlarımın sebebi sensin diyip anneliğin onda dokuzu vicdan yapmaktır teorisini 30 yaşında koca bebekli bir kadın olarak devam ettirsem de yine de oldukça komik buluyorum

Neticede beni dövmemiş, kızmamış, bağırmamış.

Neyse bu zamanın aklı ile o zamanı eleştirmek ya da yargılamak bana düşmez ben çocuğuma ve kendi anneliğime geri dönüyorum.

Defne'lerin kreşindeki öğretmenleri ve sevgili pedagoğumuzu da işte bu nedenlerle sıkıştırıp duruyorum "Doğru zaman mı? Ama ben hazır değilim" cümlelerini son bir kaç aydır benden duyuyorlar. 

Şu an hazırım. 2 yaşını da doldurdu ama hala sabahları kuru bez ile uyanmıyor. Ama zaten gece de uyandığımız için amaaannn diyorum madem uykusuz haldeyiz bu da aradan çıksın. 

Tuvalet eğitimine başlamadan önce hazırlık yapmam gerektiğini de fark ettim.
Aşağıdaki alışveriş listesi de belki işinize yarar :)
  1. Lazımlık (Ben 2 tane aldım birine Defne'yi oturtup öbürüne bebeklerini oturtabilmek için) 
  2. Tuvalet Adaptörü
  3. Tuvalet eğitimi için çocuklara kitap (bir işe yaradığını düşünmüyorum ama Defne tuvalet kitabımı getir falan diyor belki de yarıyordur)
  4. Bolca Külot
  5. Kullan at alt değiştirme örtüsü ya da sızdırmaz yatak koruyu ped
  6. Ruhen hazır ebeveynler
  7. Fiziksel olarak hazır bebek
  8. İsterseniz ellerini yıkayabilmesi için bir tabure 

 Bonus başlığımı da buraya yazmadan geçmeyeceğim - Size bu süreçte sonuna kadar destek olacak bir öğretmen (buraya dans eden kadın emojisi koydum sayın)

Okuduğum blogların çoğunda ve tabii ki instagram annelerinde de hep bu süreç evde. Yani çoğunlukla anneler evde, o çocuk bu süreci atlatana kadar evde kalıp kalmamak kendi seçenekleri ve dışarı çıkmak zorunda değiller.

Biz de ise ben 7/24 çalışan bir anne olmanın dışında mesaili, tam zamanlı, kadrolu, bordrolu bir çalışanım. Dolayısıyla bu eğitim sürecinin bir kısmında kreşteki öğretmenleri ile sorumluluk paylaşacağız. 

Yok canııımm mutluluktan ağlar mıyım hiç? 

Neyse kendimi de zaten tuvalet eğitimi konusunda çok becerikli bir anne olarak hayal etmediğimden bu süreçte her türlü yardıma, psikolojik ve fizyolojik desteğe de açıkken Defne'nin öğretmeninin de bizce Defne hazır hadi başlayalım demesiyle ilk etapta bir korkup kaçma isteğim olsa da kalkıp bu yardım elini tutmaya karar verdim. 

İnsanın bazı konularda tam destek alması ve birinin hadi bunu birlikte yapabiliriz demesi nasıl iyi geliyor anlatamam. 

Yaklaşımım net! Gündüzü kreşe devredip geceyi de evde Emre ile biraz paslaşarak tamamen bu konuyu da kapatacağız. (Amin!)

Zaten Stark depresyonda olduğu için sürekli çiş, kaka yapıyor bu ara. Annem, Anneannem, Teyzem ve Kardeşim  10 gün biz de kalıp bir anda hep birlikte gidince çocuğum dayanamadı evde tek kalmaya.  Defne de sürekli soruyor anne Stark neden eve kaka yaptı? Anne Stark'ın tuvaleti nerede? falan diye. Neyse Stark'a çiş kaka için kızmıyorsam bence Defne'ye hiç kızmayabilirim.
Hatta şu an baştaki cümleye geri dönüyorum. Diyelim ki olmadı Defne geceleri sürekli altına kaçırmaya devam ediyor ve gündüz hazır fakat gece hazır değil o zaman da işte bu okuduğum yazılardan birinde diyor ki " Bazı çocuklar 3-4 yaşından önce gece tuvalet eğitimi konusunda zorlanabilirler. Gündüz eğitimini tamamlayıp gece eğitimini de gündüz bezleri kuru uyanmaya başladığında verebilirsiniz."  Neyse daha şimdiden ya başarısız olursak demiyoruz. 


Belki Defne bu işi de sorunsuzca çözer kapatır, ben de aylardır stres yaptığımla kalırım.

Bu konuyu kapattığımızda neler işe yaradı neler yaramadı ve kreşte neler oldu onu da yazacağım.

Bir de bu konunun bonusu Defne'nin kankası da aynı anda tuvalet eğitimine başlıyormuş. Buraya dans eden ve parende atan kadın emojisi gelebilir.


Siz de bu süreçte "başarabilirsiniz", "Biz de bu işten çok korkuyoruz hadi biz de başlayalım sizinle bir cesaret" demek ya da siz bu konuyu hallettiyseniz uygulayıp sihirli değnek niteliğinde önerileriniz var instagramdan ya da buradan yazabilirsiniz.

Bu konuda tek tırsan ben miyim buarada? 

Devamı gelecek...