Zor Bir Yolculuk…

Bazı günler diğerlerinden daha zor kuşkusuz …




Emre de ben de zamanla yarıştığımız ve asla doğruluğundan emin olmadığımız cevaplarımızla sayısız sınava tabii tutuluyoruz 2,5 aydır…

Sorunun ne zaman sorulacağı belli değil ama özellikle zorlanacağımız anlarda daha da zorlaşıyor sorular..

Öğretmen koltuğunda son 6 senedir olduğu gibi yine Defne var… Bizi anne baba yapan bu zamana kadar iyi de bir mentor olan küçük kızımız şimdi de kardeşine olan sonsuz sevgisinin yanı sıra kendi de bu evin hala biriciği, sevgili çocuğu olup olmadığını anlamaya çalışıyor…

Olabildiğince sabırla davranmaya, arada içinden kendinin bile anlamadığı bir yerden çıkan öfke duygusu ile yarattığı patlamalara alan açmaya, yumuşatıp sevgiyle sakinleşmeye çalışıyoruz…

Ama her zaman mümkün olmuyor… 

Özellikle aynı anda Efsun da ağlarken sakin kalmak benim için çok zor oluyor. İkiye bölünemediğimi aynı anda ikisinin ihtiyacına cevap veremeyeceğim gerçeği ile yüzleşmeye çalışıyorum…

Eğer o an derin nefes almak aklıma gelirse ne ala… Bazen öyle bir hale geliyorum ki aynı Defne gibi ayaklarımı yere vura vura bağıran bir insan çıkıyor içimden… Hah diyorum geldi 6 yaşındaki Duygu :) 

Bazen de cık cık iki çocuğu idare edemedinci geliyor… Sanki o an yeterince zor değilmiş gibi bir de kendimi döverken buluyorum kendimi…

Bu gece en zorlarından biriydi… İstanbul’a gidiyoruz hem tüm haftanın yorgunluğu hem arabada fiziksel ihtiyaçları yeterince karşılanmamış bir çocuk ve öbür tarafta ana kucağında gazdan kıvranan ama o anda güvenlik nedeniyle kucağa almak için uygun park yerini beklediğimiz bebek… Biri ağlıyor öbürü de ağlıyor çünkü neden olmasın… İkisi de ihtiyacını anlatmaya çalışıyor. “Ben rahatsızım bana yardım et” ve cevap bulamadıkları için dozaj artıyor biri oturduğu oto koltuğunun masasını öfkeyle yumruklayıp tepiklemeye başlıyor öteki ağlamanın dozajını arttırıp çığlık çığlığa moda geçiyor…

En kolayı büyüğüne bağırmak valla ben de öyle yaptım “Defne yeter hiç mantıklı değil ya kendine ya da birine zarar vereceksin” çıktı ağzımdan. Öbürüne “Bebeğim hiç mantıklı değil benzin istasyonunda durunca seni kucağıma alacağım” demek ne kadar işe yararsa o kadar işe yaradı tabii ki 😊

Emre’nin tam olarak ne yapıyorsun bakışı yetişti imdadıma. Arada birbirimize şöyle bakışlar atıyoruz

“O daha 6 yaşında”

“Çözmesi için zaman ver”

“Dozajı çok arttırdın, sakinleşmen için buradayım. mola ver” 

İki kişi ebeveynlik yapmak bu açılardan çok güzel. Mola hakkımız insan hakkı. Bir de bazen o kadar primitif bir yer tetikleniyor ki o an zaten 35 yaşında Duygu ile 38 yaşındaki Emre yerine başka yaşlardaki versiyonlarımız o evin içinde beliriyor…

Bir iki zor an atlattıktan ve ben de kendime sakinleşme izni verdikten sonra (2 molanın birinde emziriyor öbüründe de gaz çıkarttığımız için çişimi tutuyordum mesela karnım acıkmıştı ben de yorulmuştum gibi gibi…) Fiziksel ihtiyaçlarım karşılanıp normal bir yetişkine dönüşmeye başladığımda kafam da çalıştı sanırım. 

Son krizde isyankar Defne’ye “Anlamaya çalışıyorum şu an çok yorgunsun ve böyle uyumak çok zor değil mi? Bundan sonra gündüz yolculuklarını tercih edebiliriz daha rahat uyuduğun eski oto koltuğunu arabaya takabiliriz ne dersin?” diyerek okuduğum tonla kitabın karşılığı olan iki cümle kurabildim… Ama kendimi sarıldığım kısmı bu iki cümlenin devamında geliyor. Defne durmadı bağırmaya devam etti “Ben sizi gündüz gidelim demiştim. Çıkart şu masayı kemeri.” (Masayı çıkartmaya çalışırken tekmelediği için sıkıştı ve parmağımı acıttı buna rağmen derin nefes almak ve almaya devam etmek gerçekten işe yaradı) 

“Seni çok seviyoruz bu nedenle kemersiz seyahat etmene kesinlikle izin vermiyoruz. İsterken sen rahat edecek bir pozisyon bulana kadar burada bekleyebiliriz. Masayı da çıkartamıyorum çünkü az önce tekmelediğin anda sıkıştı dolayısıyla şu an derin bir nefes alıp babanı bekleyeceğiz gelince çıkartacağız” 

Öfkeli bir iç çekiş geldi ama daha iletişime açık bir noktadaydı. Bir kez daha bağırıp tekme kozunu kullanmak istediğinde de sakinliğimi korumayı başardım. “Az önce sıkıştığı için açamıyorum baban gelmek üzere(iç ses: gelmek bilmedi bir de telefonu da burada bırakmış… of sigaranın yanına kahve mi o? Neyse daha yolumuz var o da dinlenmeli. Aferin Duygu iyi gidiyorsun) şimdi sakince bekleyebilir miyiz?” Derin bir iç çekme ve Emre gelip masayı çıkardı. Çok şükür bilinçaltım bana yardım etti ve oralardan “Kardeşini uyandıracaksın lütfen bağırma” cümlesi çıkmadı…

Muhtemelen kızılca kıyamet kopardı… 

Yetişkinlerin dilinde “Sen şaka mı yapıyorsun başlarım kardeşime rahatsızım uyuyamıyorum yorgunum ve saatlerce yolumuz var. Banane uyanırsa uyansın” cümlelerini tekmeler, bağırmalar ve ağlamalarla dile getirirdi 😂

Özetle sevgili dostlar karnımızı aç bırakmayalım, şekerimiz düşmesin… Çişimizi tutmayalım… Bir de arada molalar verelim ki enerjimiz herkesin sağlığı için yerine gelsin… Son olarak arada kendimize sarılmayı, içimizden kendimize “iyi gidiyorsun” diyip göz kırpmayı ve omzumuza pıt pıt vurmayı unutmuyoruz

 :)


eDde’s

09.04.2022 02:23

Bursa-İstanbul arası bir yerlerde

Yorumlar

Popüler Yayınlar