Anne Olduğum Zaman Neye İhtiyacım Olmayacak(mış)?




Hamileliğin son döneminde Defne'nin bebek ihtiyaçlarını ve evde nasıl değişiklikler yapmamız gerektiğine dair listeler araştırmaya başlamıştım.

"Bebek alışveriş listesi" , 

"Bebek odası hazırlıkları" diye bir araştırmaya başlıyorsunuz

"Doğum odası süsleme", "Hastane odası süsleme", "Doğum fotoğrafçısı", "Hamilelik Çekimleri" konularından çıkıyorsunuz

Aman Tanrım! O nasıl listelerdi öyle? Bilmem kaç bin liralık yatak odaları, ne işe yaradığını bilmediğim yastık çeşitleri, 2 ay sadece onun için çalışmam gereken bebek arabaları, çeşit çeşit hangi birinin ne artısı olduğunu bilmediğim ve çocuk gelmeden önce de anlayamayacağım süt sağma aletleri, numara bezler, kaçar tane almam gerektiğini anlamadığım bebek kıyafetleri...

O listeleri görünce hem strese girdim, hem Emre'yi deli dehşet strese* soktum, hem de kendimi o an hepsini birden bir kere alamayacağımı anlayınca aşırı yetersiz hissettim. 


*
 STRES: Evliliklerin huzurlu ve mutlu olması için eşlerin aynı anda girmesi sonra eşlerden birinin önce kendi sakinleşip sonra diğerini telkin etmesiyle sonuçlanması gereken duygu durum değişikliği


Bu kadınlar ne kadar maaş alıyordu?

Az mı maaş alıyorum acaba?

Nee? Çalışmıyorlar mıydı? 

Biz mi fakirdik? 

Bu eşyaların hepsi gerçekten aynı anda lazım mıydı?

Biz bunların hepsini tamamlayabilecek miydik?

Çocuğuma xxx marka çöp kovası bile alamayacak mıydım?(!)

Bakmayın böyle yazdığıma birçoğunu gülerek atlattık sonunda. Zaten Defne'yi kucağıma aldıktan sonra bunların hiçbir önemi kalmadı.

Bir anda konu ona ne giydireceğimden çok "ben bu küçük şeyi nasıl hayatta tutacağım?" dehşetine dönüştü. Ve söz konusu bu durum bizim aile içinde yaşandığında her trajik olay gibi bu da bir komedi tadında yaşandı. Gerçekten bizim evde her cinayet sahnesi bir sit com bir kara mizah tadında yaşanır her daim :)

Siz de araştırma sürecindeyseniz birçok web sitesi ve birçok blogger ve blogger bile olmayan pembe instagram anneleri size, neye ihtiyacınız olacağını, kullanacağınız malzemeleri, markaları, 3598476 tane kıyafeti, belki bir kere bile takamayacağınız ederinin 10 katı paraya satılan saç bantlarını, papyonları, şapkaları, fularları, hiç kullanışlı olmadığı için alıp bir kenara kaldıracağınız elektronik eşyaları, çok daha az maliyetle sahip olabileceğiniz seçenekler varken sanki en pahalısını almazsanız olmayacakmış gibi türlü türlü markaları anlatıp duruyorlar.

Biraz da talep var bu konuya galiba. Yani anneler de ısrarla soruyorlar (mı?) gerçekten. Ya da böyle bir algı yönetmesi mi yapılıyor? Anlamıyorum, anlamak da istemiyorum sanırım.

<<"Nereden aldınız? Kıyafetinizin markası ne?" diye çok sordunuz hemen ekranı kaydırın Zara'nın sitesine gidin. >>
Seviyorum sizi instagramın kızları, yalan yok. Faydalı şeyler de buluyorum birçoğunuzdan ama yani fazlası da insan da fenalık hissi ve böyle bir göz devirme hissi yaratıyor gerçekten.

Ayrıca ben bu işin tamamen göbeğinde olduğum ve kadınlık ve annelik üzerine(!) yazdığım için bu konuyu eleştirme hakkımı sonuna kadar kullanabilirim.

Ben eleştirebilirim ama bu işin tamamen dışında olan insanlara da asla laf ettirmem. Sosyal medya kullanmayan, anne baba olmayan, anne baba olmadığı halde instagram kullanıp, bebeklerimizi paylaşmamıza laf eden insanlarınsa bu konuda benim yanımdayken hiiiiçççç laf etmeye kalkmamalarını ayrıca tavsiye ederim.

Neyse şu markaya takık bugün ne giydirmiş diye sorup duran insanlara geri dönelim

"Ne alakası var?" demek istiyorum. 

Ne alakası var? 

O daracık elbiseler, leopar desenli taytlar, külotlu çoraplar, bebeklerin kafalarından büyük saç bantları, ya da türlü türlü papyonlu erkek kostümleri. İçlerinde hareket bile edemeyecekleri ayakkabılar, patikler.

Önce daracık kıyafetlerin, sonra da filtrelerin arkasına gömülmüş bebekler.

Ve parklarda gördüğüm çaresizce "benim çocuğum böyle poz vermiyor, çocuğum gülsene."
diye diye çocuğa bir türlü rahat vermeyip sürekli kamera arkasında yaşayan anneler.

Diyeceksiniz ki "Sen sanki farklı mısın?" Valla ben de Defne'nin bol miktarda fotoğrafını çekiyorum yalan yok ama Defne'ye daha sadece bir kere "Şu duvarın önünde durup bana poz verir misin?" dedim. O da beni dinledi. Ben onu koşarken tost yerken, Stark'ın kuyruğuna basarken fotoğraflamayı seviyorum. Ailece çekildiğimiz fotoğraflarda da genelde kamerayı kurup 10 tane arka arkaya çekim yapıp en doğru düzgün olanı da paylaşıyorum.

O nedenle başka biri o fotoğrafı çekmiyorsa hepimizin aynı anda kameraya baktığı fotoğraf bulmak zor oluyor genelde.


Anne olmadan önce çok sevimli buluyordum bu süslenmiş püslenmiş çocukları ve fotoğrafları. Defne doğduktan sonra ise algım değişti. Onun o pofidik kıyafetlerle, külotlu çoraplarla, o kocaman saç bantlarıyla rahat olmadığını hissettikçe de seçimlerimi değiştirdim. Bebekler ilk zamanlar olmasa da özellikle 4. aydan sonra rahat hareket etmek istiyor, esneklik istiyor. 

Bir de bu alma işinin bir sonu yok.



Neye ihtiyacınız yok:

HAMİLELİKTE



Tonlarca para harcamanız gerektiğini söyledikleri kremler var ya. 

İşte onlara hiç gerek yok. 

Çatlakların bir tarafı genetik bir tarafı kiloyla alakalı bir şey eğer normal kilonuzun çok üstüne çıkmaz ailenizde de çatlak göbekler yoksa çatlak falan olmaz. Olursa da içinizden yeni bir insan çıkartıyorsunuz olsun o kadar dert etmeyin.

İlla bir şey sürecekseniz en temizi bebe yağı, bio-oil almıştım ben tavsiyeyle sonuç çatlayacak yerler zaten 10 kilonun üstüne çıkınca çatladı :)

Üzülmeyin, strese girmeyin, sağlıklı olan beslenme şeklini uygulayın. Tamam bitti gitti işte. 


HASTANE ÇANTASINDA


3 çeşit takım farklı renkli geceliğe ihtiyacınız yok mesela. Hiçbir sorun yaşamadan çocuğunuz sağlıklı siz sağlıklı maksimum 2 günde çıkacaksınız hastaneden kısmetse. 1 sabahlık 1 gecelik 1 alt üst pijama takımı yeter de artar. Tek önemli olan emzirmeye uygun olsun.

Bebek için de 6 set falan değil 1 set alın 2 tane de yedekli olsun diyorsanız kendiliğinden eldivenli patikli olan zıbın alın. Çoğu hastane doğum anında kendi takımını giydiriyor artık.

Makyaj malzemesi sokmayın bile yanınıza. Bebeğiniz çok hassas, ten tene temas çok önemli ve sizin temiz anne kokulu cildiniz. Diğer her şey o büyülü ana kimyasal sokmak demek. 



HASTANE ODASINDA


Azalarak şu oda süsleme işinin bitmesini ve hatta yok olmasını istiyorum gerçekten. 

Doğum kutlanmalı, kesinlikle katılıyorum. Ama o helyum balonları dolduruyorlar odalara, hastane yetkilileri nasıl onay veriyor hiç bilmiyorum. Ezkaza patlaması ciddi yaralanmalara sebep olabilir. 

O masalar, ikramlar, yaldızlı yaldızlı cicili süsler sizce de fazla meşakkatli değil mi? Yani bir tek benim mi üstüme geliyor bu konu? 

Doğum çok özel bir an, çok heyecanlı bir taraftan da çok yorucu ve çok bilinmezliklerle dolu.

Doğumhaneye tek beden girip 2 ayrı beden çıkıyorsunuz ama daha da kritik olanı tanımadığınız 2 kişi oluyor yanınızda. Hem bebeğinize, hem de anne olan kendinize yabancısınız aslında o noktada. Hastane odasına döndüğümde hem ağzım kulaklarımdaydı, hem sevdiklerimin orada olmasından çok memnun oldum ama bir taraftan da çok fazla geldi o kalabalık, o zaten hem masraflı hem uğraştırıcı bulduğum ama annem, teyzem ve kardeşim hevesle en ince ayrıntısına kadar düşünüp el emeği hazırladığı süsler. 

Hemşirelerden biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var dediğimi hatırlıyorum. Sonra tüm odayı boşaltmışlardı. 

En çok bebeğinizle baş başa kalmanız gerektiği zamanda herkes yanınızda oluyor, asıl insanlara ihtiyacınız olduğu noktada da kimseyi bulamamak biraz fazla geliyor ruhen.

İstanbul'da annelik zor zanaat.

EVDE







İlk 6 ay ayrı bir odaya ihtiyacı yok. Bir iki çekmece biraz kıyafetlerini asabileceğiniz bir alan ve yatağınızın yanına bir park yatak yeterli olacaktır. 
Tek önemli konu YATARAK BESLEMEMEK. Yani onunla beslenme/emzirme seanslarını oturarak geçirebileceğiniz bir koltuk, yanında bir sehpa, sehpanın üstünde küçük bir ışık, bir şişe su, emzirme yastığı ve uzun süren gecelerde ayaklarınızı uzatabileceğiniz bir puf.

Evde yoksa almayın, kendinize evde olan eşyalarla bir alan hazırlayın. Paranız cebinizde kalsın ya da ekstra almayı düşündüğünüz ama vazgeçtiğiniz her şeyin parasını kenara koyun bebek doğduktan sonra aklınıza gelmeyen araştırdıkça öğrendiğiniz bir sürü masraf kapısı çıkacak.

Sakin bir ortam falan da gerekmiyor. Ben mesela gürültüden rahatsız olup uykusu bölünmesin diye ilk zamanlar o uyurken yanında bangır bangır müzik açıyordum. Metallica, Rammstein, Nirvana falan bile dinledi. Siz bunları açmayın Ankara'nın bağları açın isterseniz canınız ne istiyorsa.

Ben bunu Defne Stark havlarsa korkup uyanmasın diye yaptım ama her türlü gürültüde işimize yaradı.

Altın kuralımız şu, neye alışırsa onu ister, gürültüye alışırsa zar zor uyuttuğunuz bebe kapıyı çalan kargocu yüzünden 3 saniye sonra uyanmaz.

Hatta sadece çalan kapı da değil, misafir olduğunda açık olan televizyon, muhabbetler şu an onu rahatsız etmiyor. Uyumadığı zaman uyumayacaktır ama uyuduğunda da gürültüden uyanmayacaktır  en azından alışırsa.

ODASINDA



Beşiği ayrı, karyolası ayrı, dolabı ayrı çekmeceleri ayrı mobilya setlerine, "olmazsa olmaz" Montessori yataklarına cıvıl cıvıl yatak yanı örtülerine, yatak yanı bilmem nelerine, yorganlara asla ihtiyacınız yok. 

Bir kere bebeğiniz o beşiklerde maksimum 3 ay yatabilir ki bu sürede bebek arabasını yatırıp başucunuzda bile uyutabilirsiniz o beşikler kadar rahat olacaktır emin olun ne bir eksik ne bir fazla.

Montessori diyor ki basit bir sedir yeterli. Her yerde şu çatılı evleri görüyorum. Hiç üşenmedim oturdum araştırdım nedir bunun mantığı diye. Hoş görünüyor da o kadar yani. Normalde yatağa para bile harcamamanız gerekiyor Montessori felsefesinde. Her şeyi illa abartıyoruz. Koçtaştan, internetten herhangi bir yerden 17 çıtayla halledebileceğiniz şey için 750-10000 lira arasında falan mı harcayacaksınız?

Sonra da çocuk bütün gece kalkıp yanınızda yatacak 😆

Krize gireceksiniz :)

Montessori felsefesini biz birçok alanda benimsedik. 

Ama bu insan doğası ve her insanın ayrı ihtiyaçları var. Emme Bağımlısı, kolik bir bebekti Defne ve uyumadan yaşayabilirdi ki 9 ay geceleri uyumadan yaşadık. Şimdi ben bu uyumayan çocuğu nasıl Montessori yatağında yatırayım, emzik vermeden durayım.

Bir sürü felsefe var illa birini alıp mekanik bir şekilde motomot uygulamaktansa biz bizim de uygulayabileceğimiz ve daha da önemlisi Defne'nin yapısına uyan farklı farklı felsefeleri bir karışım haline getirip kendi düzenimizi kurduk. İşte tam olarak bu bütüncül yaklaşım nedeniyle Defne 1 yaşına 1 ay kala kendiliğinden yürüdü, kendi kendine çatal kaşık kullanmayı öğrendi, erkenden konuştu derdini anlattı, kıyafetlerini giymeye başladı.

Çünkü biz ona bir şey öğretmeye ya da onu bir şeye zorlamaya çalışmadık. Onu kendi haline bıraktık o da kendi kendine çözdü her şeyi.

YATAĞINDA






Çok pahalı bir dönence almanıza gerek yok dikkatini çekecek renkte basit bir tane siz bile yapabilirsiniz. Park yatak alacaksanız, alırken dönencesi olan bir tane seçebilirsiniz. O da bebeğinizi oyalayacaktır.

Yaşına uygun uyku tulumları, ince battaniyeyle bebeğinizi örtmeyi tercih edin. Üşür bu çocuk diyenleri dikkate almayın.

Ani bebek ölümü riskinden dolayı yatağında yorgan yastık bulundurmayın 1 yaşına kadar. 1 yaşından sonra da yorgana gerek yok aslında, terleyip üşümesindense gece hiç terlemeden ve üstü bir kapalı bir açık olmadan uyuması daha sağlıklı.

Reflü yastığı almak yerine bebeğin minderinin altına havlu koyarak yatağı biraz yükseltirseniz kusmaları azaltabilirsiniz.

Kullanacaksanız bile kullanımını kısıtlayın. Çünkü bebek o yastıkların arasında hareket edemediği için aslında yavaş yavaş öğrenmesi gereken dönme, başını kaldırma vücudunu yerden kaldırma gibi refleks becerileri elde etmede sıkıntı yaşayabiliyor. Bebek ne kadar özgür olursa o kadar rahat öğreniyor.

Yan yatması için ilk zamanlar bebeğinizin sırtına küçük bir yastık sıkıştırmanız yeterli olacaktır. Dönmeye başladığında yatağındaki her şeyi kaldırın.
  

BANYODA




Küvet ayağı denen o sevimsiz ve sağlam gözükmeyen tele net ihtiyacınız yok.

Bebeği yıkamak ilk zamanlar tam bir seremoni. Biz salondaki yemek masasının üzerine hazırlıyorduk tüm ekipmanı. Alt değiştirme minderi, bebeği kurulamak için müslin örtü, havlusu, tarağı, küvetini geniş yemek masasının üstüne rahat rahat yayıyorduk. Işığı biraz azaltıp, biraz da müzik açıp anne ve baba olarak seremoniyi başlatıyorduk. Göbeği düştükten sonra ilk bir ay aksatsak bile sonrasında fark ettik ki böyle yaptığımızda gece daha rahat ve daha uzun uyuyor biz de bunu devamlı bir ritüel haline getirdik.
Şampuanı seçerken bebeğin hassas cildine uygun bir marka seçmeyi tercih etmeniz iyi olur. Mustela ya da Bioderma gibi eczanelerde de satılan şampuanları tercih edebilirsiniz 1 kere vereceksiniz o parayı çok uzun süre kullanacaksınız çünkü ilk 6 ay haftada 1 belki 2 kez şampuanlamak yeterli olacaktır. 6 aydan sonra blw yapacaksanız baya üst baş batıyor o zaman şampuan kullanımı artıyor yine de gün de bir ve çok az kullanılıyor. 

Küvet ilk zamanlar iyi oluyor ama ben mesela Defne'yi 3 haftalık falandı muslukta yıkamaya başladım, sonra da duşa girerken ben veya babası yıkadı uzunca bir süre, şimdi de normal banyoya kendi giriyor öyle yıkıyoruz. 

MUTFAKTA




Sterilazatör bana hediye gelmişti 1 kez kullandım. Şu an depoda duruyor.  

Sterilizatör yerine gayet 5 dk kaynatmayla da mikroplardan arındırabilirsiniz emzikleri ve pompanızı ve biberonlarınızı. Özellikle emzik çok sık yere düşen bir şey olduğu için mutlaka yedekli gitmekte fayda var. Ama kaynar su dolu bardakta bile 5 dakika tutsanız yetiyor inanın. Bebeğinizin bağışıklığını güçlendirmek için dışardan alacağı bakterilere de ihtiyacı var unutmayın.

Sterilizatör hem çok pahalı bir ürün hem de hiç pratik değil ve yer kaplıyor. İnsan kısa zamanda kullanmayı bırakıyor verilen o büyük paralar çöp oluyor.

Biberon ısıtıcısı da aynı şekilde bize hediye geldi bir kere kullanmadık kendisini.

6. aydan sonra ek gıda sürecine girdiğinizde siz siz olun IKEA mama sandalyesinden şaşmayın. 

Hem pratik, hem uygun fiyatlı, hem güvenilir, hem de az yer kaplıyor, hafif ve her yere taşınıyor. 

"Rahat olsun, sırtı yatsın hem çocuklar mama sandalyesinde uyuyor" gibi tavsiyeler verdiklerinde de " neden çocuk mama sandalyesinde uyuyacağı kadar uzun süre orada oturuyor. Mamayı yesin insin oradan" diye cevap verebilirsiniz :)


BEBEK ARABASI




Bakın en önemli konu bu. Hani şu bütün internet sitelerinde olan XXX marka bebek arabaları var ya. Tamam bildiniz. Şimdi onu unutun.

Eğer bebek arabasına özellikle ilk bir yıl aynı zamanda oto koltuğu olarak da kullanacağınız ana kucağı takılmıyorsa, ana kucağını bebekle birlikteyken tek elle bebek arabasından çıkaramıyorsanız, tek elinizde ana kucağı varken öbür elinizle bebek arabasının geri kalan parçasını kapatamıyor ya da taşıyamıyorsanız lütfen bebek arabanızı seçerken onu seçmeyin.

Eğer kullanışlı bir bebek arabası istiyorsanız

1- Hafif olmalı (en hafif olmasına gerek yok taşıyabileceğiniz gibi olsa yeter)
2- Tek elle açıp kapanabiliyor olmalı
3- Mümkünse öne ve arkaya dönebiliyor olmalı (Eğer bizimki gibi 360 derece dönüyorsa şahane)
4- Güvenli olmalı
5-Çok pahalı olmamalı (Ucuzcu da olmayın bu konuda astarı yüzünden pahalıya gelmesin sonra daha ikinci denemede açma kapanma düğmesi takılır boşa para vermiş olursunuz)

 "Bebekle birlikte pratik şekilde dışarı çıkayım hiç bebek arabasını yanıma almayayım, zaten toplu taşıma kullanıyorum" diyorsanız ben kendim kanguruyu çok severek adeta bir organımmış gibi kullandım ve çok rahat ettim. Hem evde hem dışarıda hem de 0-3 ay aparatıyla birlikte, yaz kış demeden kullandım kanguruyu.  

Bunu da araştırırken Momfort Baby'e denk geldim çok pahalı olan internet bağlantısı adlarıyla da anılan kanguruya çok benziyordu fakat çok daha uygun fiyatlıydı. Bir de arkadaşlarımda Neko'yu görüyorum ona da bakabilirsiniz. Bu ikisi de Türkiye'deki girişimci annelerin ürünleri. 18 aya kadar kullandım, hatta hala arabada ya da toplu taşımada eğer oto koltuğu seçeneği yoksa Defne'yi bağlayıp geziyorum.



Aklıma gelenler şimdilik bunlar...

Bu aşamayı çoktan geçip anneliğin ilk bir senesini geçirenler, çok para verip kullanmadığınız ürünler varsa nedeniyle birlikte yorum kısmına yazar mısınız? 

Bizden sonra anne olacaklara bir faydamız dokunsun bari :)




Popüler Yayınlar