Aradığınız Neydi?

26 Ekim 2017

Aylık Gelişim (4-5-6 Ay)

Merhaba,

Daha önce Defne'nin ilk 3 ayı için instagramda paylaştığım yazıları derlemiştim. Bu da o yazının devamı gibi 4, 5 ve 6 aylık Defne için yazdıklarım.

3. ayı bitirirken bebeklerimiz uyanmaya başlıyorlar. Eller ayaklar keşfediliyor. Evde bizimle birlikte yaşayan evcil dostlarımız varsa onlar fark edilmiş oluyor. Dönme ya da yarım vücut kaldırma çalışmaları başlıyor. Yine bu dönemde bebekler destekli oturabiliyor. 


Dışarısıyla daha ilgili, daha çok iletişim halinde olan bir bebek var artık karşımızda. 


Biz Defne'yi bol bol dışarı çıkardık yaz ayına da denk geliyordu 4-5 aylarda denize girdi Defne. Oyuncaklar, Çıngıraklar, Yumuşak Toplar ve büyük, gerçek resimli kitaplar da hep bu aylarda hayatımıza girdi. 


Arabada ağlama krizleri büyük oranda devam ediyordu. Sadece krizi durdurmak için 1 tane video açıyorduk -ki bu genelde "Sevdiğim Sayı Altı" oluyordu. Daha sonra bol miktarda Ali Baba, Kırmızı Balık, dur-kalklar ve emzikle birlikte bir şekilde yolu tamamlıyorduk.


Bu dönem gelişimini desteklemek için bol bol düz zeminlerde zaman geçirmesine izin vermek gerekiyor bebeğin.


Yere bir örtü serin oyuncaklarını eline verin. Eğer henüz dönmediyse dönmesi çok yakın bu nedenle yüksek bir yerde dönüp düşebileceği alanlarda yalnız bırakmayın. Gündüz bol bol yüzüstü durmasına izin verin siz de yanındayken. Kol ve boyun kasları zamanla gelişecek ve kendini kaldırıp oradan oraya balık gibi gezebilecek. Çok komik oluyor bu dönemler.



Bir de bu aylarda doktorunuz eğer 4. ay oldu artık ek gıdaya başlayabilirsin demişse lütfen bir başka doktorla daha görüşün.

Eğer başlamışsanız ve bebeğinizde gıdayla ilgili sorunlar görmüşseniz de kendinizi heba etmeyin. Zararın neresinden dönülse kardır. Kendinizi yıpratmayın. Her şeyi aynı anda bilemezsiniz kendinize de izin verin. Dokunan bir yiyecek olduğunu tespit ettiğinizde onu 8 ay sonrasına bırakın mesela. Eğer aşırı derecede dokunuyorsa 12 ay sonrasında tekrar deneyin. Bir de 8. aya kadar domates, inek yoğurdu, 2 yaşına kadar Bakla ve Patlıcan asla vermeyin. Bakla ve Patlıcan bebeklerde zehirlenmeye neden oluyormuş. Domates ve İnek Yoğurdu da kuvvetli alerjen besinler olduğu için sindirimde zorlanıyorlar.

Bu dönemde bebeklerin kilo alımı düşebilir, doktorunuz her ihtimale karşı kan değerlerine bakmak isteyebilir, size demir değerlerinin düşük olduğunu söyleyebilir. Doğrudur da. Bilmemiz gereken şey şu; BU NORMAL!! 4 Ay itibariyle bebeklerin demir rezervleri azalıyor, devam sütü alan bebeklerde bu bir sorun değil çünkü onun içinde demir takviyesi de olduğu için daha yüksek oluyor ama sadece anne sütü ile beslenen bebeklerde demir düşüyor. 6 aylıkken ek gıda ve demir takviyesiyle bebekler bir yaşına gelmeden toparlamış oluyorlar.


Yine bu dönemde o ilk 3 ay ki koca memeler gidiyor yerine daha sakin sakin dolan ama süt üretimi devam eden memeler geliyor. 

Anne çayları bu dönemde işinize yarayacak ve tabii yine bol bol emzirme ve süt sağma ve su. Sağdığınız sütün miktarı çok az geliyor olabilir ama bebeğinizin emme kuvveti arttığı için o ihtiyacı olanı alıyordur siz korkmayın. 

Doktorların söylediği her şeyi ciddiye alın ama kendinize yüklenmeden önce bebeğinizi iyi gözlemleyip doktorunuzun da doğru karar verebilmesi için ona ihtiyacı olan bilgiyi de sizin vermeniz gerektiğini unutmayın.


Mesela biz aşağıdaki fotoğraflardan Defne'nin bir ay bir şey öğrendiğini bir ay kilo aldığını ve boyunun uzadığını fark etmiştik :)


Belki sizin de ihtiyacınız olan şey böyle bir keşif. 

Biz bu dönemde ben kendimi bebeğime yetemiyorum diye paramparça ettiğim için baya zorlanmıştık. Sakin kalmak lazım bir şekilde. Sakin kalınca burnumuzun ucunda duran ama yerde gökte aradığımız gözlüğü bulabiliyoruz bir anda.

Sevgiler,

eDde's






  



 

4. AY




evet bir ayı daha yedim afiyetle 😄

Bu ay yine favorim cingiraklarimdi
Kankamla takılmaya devam ettik ama başka öten yumuşak şeyler de girdi hayatıma
Annem diyor ki dünyaya artık farklı bir gözle bakıyormuşum şaka şaka sadece bakıyormuşum 😁
Takip ediyorum tutuyorum ağzıma götürüyorum bu 3 şey de artık baya ilerleme kaydettim
En kalabalık ortamda bile gözlerimi anneme dikip ona kötü bakışlar atabiliyorum
Annem en çok bu ay gudu gudu bakma dedi 😂
Sonraaa bir düşünelim bu ay içinde en çok tepki verdikleri şey göbeğimin üstünde yatarken sirtimin ustune himm neydi o hah donmek... donmeyi basarmistim ki sonra debelene debelene yatağımın bir ucundan öbür ucuna gitmem baya olay oldu... Sanırım bu ayın son hareketi de kendi kendime ayağımı tutmamdı şimdilik bu kadar annemle maceralarımız devam ediyor
Öpücükler byyy 😙😙😙



5. AY




"unutmadık sadece annem benle daha fazla ilgilenmek zorunda olduğundan bu fotoğraf işleriyle uğraşmıyor pek... neyse bogumlarima bakmayın atletik hareketlerim ve yüzmedeki üstün becerim ve emekleme çalışmalarım nedeniyle kilomu koruyorum... annem zayıf kaldım ben diye arada kısa devre yapıyor ama hiç gerek yok... neyse böyleyken böyle... öptük byyy..."


"bu ay ilk uzun araba yolculuğumuzu başarıyla atlatmış bulunuyoruz... ilk defa bu kadar uzun süre evimden ayrı kaldım... annem diyor ki hayatımız boyunca yapabileceğimiz en uzun tatili yapmışız birlikte 😮 neden öyle olduğunu da anlattı ama emeklilik ne, ayrı tatil ne demek bilmediğim için tam çözemedim durumu🤔... neyse denizi sevdim... burada içiyorum, uyuyorum durumu söz konusu... oksijen yaramış ikimize de... tek sorun önce ben sonra da annem hasta olduk... bir de babamdan çok uzun süredir ayrıyız... arada face time yapıyoruz ama babamın suratına değdiğimde neden sakallarını hissedemiyorum tam emin değilim... dönme konusunda artık usta oldum... bir de son bir kaç gündür vücudumu da yerden kaldırmayı başarıyorum 3-5 saniye sürüyor ama olsun çözerim ben bu işi de bir kaç haftaya 🤗🤗 şimdilik bu kadar... öptük byy"






6. AY



#DefneUzun durdurulamıyor büyüyordu 😄 vallahi zaman dediğiniz şey ölçülebilir bir şey değil bence kişiden kişiye ve yaşananlara göre değişkenlik gösteriyor... mesela hamileliğimin son 5 haftası #defneyibeklerken ile şu geçirdiğim 6 ayı kıyaslasak 5 hafta kesinlikle 6 aydan uzun derim...


" Çok çalıştığım bir ayın daha sonuna geldim... Bu ayın ana teması ekgida başrolde de bendeniz Stark kabak, havuc, şeftali, armut ve yoğurt vardı. Ay ekmeği neredeyse unutuyordum ama çok normal değil mi bir var bir yok bir bakmışım elimde bir bakmışım Stark la birlikte gidiyor 🤗bu ayın 2. önemli olayı annemin ise başlaması ve haftaici gündüzleri anneannemle takılmamiz... ve evet ilk kez annemden ayrı bir yerde kaldım..

Bu ay "anne" dedim ma ma ve me lerin arasına da ba ba lari da sıkıştırmayi ihmal etmedim babam "anne nerde" diye sorduğunda anneme bakarak baya bi eglendirdim onları sanırım 😄😄 mama sandalyesine oturdum Stark ı sevmeye annemin deyişiyle yolmaya başladım 😅 henüz tam manasıyla bir emekleme söz konusu olmasa da etrafa sactiklari oyuncakları yuvarlanmak ya da sürünmek suretiyle toplamaya başladım 😁 şimdilik bu kadar... hepinizi öptük byy




21 Ekim 2017

Bebekler ve Çocuklar için Şekersiz Reçel




Ek gıdaya başlayanlar ve bebeği kaşığı reddedenler için kahvaltıdaki o doktorların önerdiği bulamaç muhallebiler biraz can sıkıcı olabiliyor.

Bebekler bir süre sonra sıkılabiliyor bulamaç olan şeyleri yemekten. Kaşığı reddediyorlar verdiğiniz şeyleri mıncıklamak, karıştırmak, öğrenmek istiyorlar.

Belki de artık bebeğiniz, neyi, ne kadar yemesi gerektiğine kendi karar vermek istiyordur.


Biz Defne 6 aylıkken işe geri döndüğümde sadece yemekle tanışması değil anne sütü alamadığı zamanlarda beslenmesi de gerekiyordu. Bu nedenle Defne kendi kendini beslemeyi öğrenene kadar gündüzleri kahvaltıdaki muhallebisi, çorbası, yoğurdu hep kaşıkla yedirildi. Akşamları eve gittiğimizde bizimle birlikte akşam yemeğinde ona buharda sebzeler haşladık ve önüne koyduk.

8. ayda hayatımıza yavaş yavaş giren yumurta sarısıyla birlikte Defne'ye pankek yapmaya başladık sabahları. Daha önce size bir kaç tane pankek tarifi vermiştim blogda. Eddes Mutfakta sayfasından tariflere ulaşabilirsiniz.











Pankekle birlikte Defne'ye lor ve reçel de veriyordum ama bu reçel bildiğimiz meyveyi şekerde bırak kaynat usulü değil

Yapımı çok kolay olan bu reçel için tek yapmanız gereken 1 avuç kuru üzüm ve3-5  kuru kayısıyı suda haşlamak ve daha sonra blenderdan geçirip kavanoza koymak.

Haftalık olarak hazırlıyorduk ve pazar günleri, biraz da pekmez ekleyip pankekine sürüyorduk kendi kendine yiyordu bu şekilde pankeklerini.



20 Ekim 2017

Üşür Bu Çocuk Tartışmalarında Son Durum




Defne 1 aylık, evdeyiz. Ben Defne'nin elini ayağını açıyorum öpüyorum kokluyorum oynuyoruz falan. Biraz temas edelim öğrensin dokunmanın nasıl güzel bir şey olduğunu.

Her gelen "aaa ayağından üşür, çorap giydir, eldivenlerini de tak, bir kat daha çorap, bere, patik..."  Kalorifer kaç derecede yanıyorsa ben şort tişört oturuyorum evde. Bizim bebeğin elleri ayakları buz gibi. Herkes diyor ki bak hala donuyor çocuk.

Sonra eve sigorta şirketinin hemşiresi geldi ve dedi ki " Ay bu ne böyle kaç kat giydirdiniz çocuğu? Bak elleri ayakları buz gibi yanmış bu çocuk" dı rı rı rııınnnn 😁

Bebeklerde eller ve ayaklar termostat görevi gördüğü için meğerse elleri ayakları soğukmuş Defne'nin. Bir daha o evde bana kimse 1 kereden fazla çorabın üstüne patik demedi. Ta ki 1 sene sonraki kışa kadar 🙈

Bir Mayıs günü, Defne 3 aylık, hava fena değil. Ben gömlek üstü hırka giydim yanıma da trençkot aldım. Aynı şekilde Defne'yi de giydirdim. Onun zaten battaniyesi ve bebek arabasının da örtüsü var. Şöyle bir diyalogdu hatırladığım;

"Hasta etceksiniz çocuğu"
"O alışık bişey olmaz"
cık cık cık ve o benim cehaletimi yüzüme vuran bakış falan neyse.😞

Sonra lavaboya gitmem gerekti. Kalktım. Defne bebek arabasında.

Benim gidip gelmem 5 dakika da o Defne, nasıl o hale nasıl geldi hiç bilmiyorum.

Gömleği pantalonun içine sıkıştırmışlar, çoraplar paçaların üstüne çıkmış, hırkanın önü iliklenmiş, battaniye yetmemiş ortada duran şallarla sarılmış. Defne boncuk boncuk suratıma bakıyor

"Anne ne olur beni kurtar havale geçireceğim şimdi" der gibi 

Sonra yine bir gün deniz kenarındayız Defne 4 aylık.

Sürekli giydir çocuğu, giydir aşağı, giydir yukarı...

Hava 40 derece falan hissediliyor ama olsun ben yine de giydireyim çocuğu kurdeşen döksün.😈

Aileyi geçtim, garsonlar, etraftaki teyzeler falan "Giydir! Giydir! Hasta olacak" diye tempo tutuyorlar sanki🤣

Bir denize girdim çıktım hadi bu sefer 5 dakika değil de 15 dakika sonra dönmüştüm.

İnce body, üstünde tişört, bir de sarmışlar çocuğu, kozanın içinde tırtıl sanki.

Ve tahmin edin ne olmuş, ter-le-miş. Çok şaşırtıcı değil mi?

Sonra hasta oldu o gün. 1 ay boyunca sahilde çıplak gezen çocuk o sardıkları gün hasta oldu.

Sonrası 10 gün memeye yapışık uyumadan yaşadık.... Sonra ben lohusalığını atlatamayan deli anne oldum. Ok o da sorun değil de 10 günlük uykusuzluğu hala telafi edememiş olmamın bir açıklaması yok henüz.

Sonra geçtiğimiz kış Defne 9 10 Aylık falan. Yavaş yavaş tutunup kalkmaya başladı

Doktoru dedi ki "İlla çıplak ayak basmasın diyorsanız ince bir çorapla bassın yere ama gelişimi için en iyisi çıplak ayak basması"

"Türk büyük anneleri, teyzeleri bu söylediğinize Hiiç hazır değil doktor" dememiz gerekiyordu, kendimizi anne baba olarak strese sokmamak için. Bizse doğrusunu yapmak istedik. Evde yalnız kaldıysak rahatça uyguladık etrafta birileri varsa ya da biz yokken olan durumlar için deliler gibi çaba sarf etmek gerektiği zamanlarda oldu. Çünkü çocuğumuz için doğrusu neyse o.

Kolay değil o kadar insana dert anlatmak, bunun için tabiri caizse savaş vermek gerekiyor zaman zaman. Bilimsel olarak doğrusu neyse o bizce.

Şimdi buuunncaaa zamandan sonra ne oldu da ben yine üşür bu çocukları bu kadar net dün yaşamış gibi yazıyorum buraya, değil mi?🤔

İnsan hafızası kötü olanı unutmaya meyilli ama biz kadınlar maalesef hafıza konusunda filden sadece bir çıt daha şanslıyız. Unutmuyoruz. Sadece zamanı gelince hatırlamak üzere beynin bir köşesine saklıyoruz işte.

Fil bizden daha şanssız. O rivayetlere göre saklayamıyor da hep hatırlıyor.🐘

Dün akşam kreş çıkışı Defne'yi almaya gittim. Bir kaç gündür aynı saate denk geldiğim bir anneyle öyle ayaküstü "Aaa siz de mi çalışıyorsunuz nerde?" falan filan muhabbeti yaparken bizimki kapıdan göründü.

Defne'nin kreşte bodysi kalmamış o nedenle 2 kat tişört giymişler. Ben de böyle bir şeye gerek olmadığını havaların çok soğuk gitmediğini falan söyledim.

En azından bizim çocuğumuz için böyle yani.

Sonra o az önce konuştuğumuz Tatlı Anne(TA) olsun, bana " Ama çocuklar çok üşüyor" dedi.

Bu böyle olmayacak diyaloğu yazıyorum aşağıya

TA: "Ama çocuklar üşüyor"

Ben: "Üşümelerinin bir sorun yaratacağını düşünmüyorum."

Diğerleri: " Evet biz de hep korkuyoruz üşüyecekler diye ama aslında gerek yok"

Ben: "Nasıl alışırlarsa öyle gider" falan diye hararetli hararetli konuşurken

TA: " Ay gerçi bizimkinin de terleme problemi var" dedi

...

Kısa bir sessizlik oldu🙄



Sevgiler,

eDde's

19 Ekim 2017

Aylık Gelişimi (1-2-3 Ay)

Zaman çok hızlı geçiyor, bebekler bir anda bebeklikten bıdıklığa evriliyor, bu dönem çok yorucu olduğu için hafızam beni oldukça yanıltıyor.



Geçmez diye düşündüğüm uykusuz geceler geçti, bitmez dediğim gaz sancıları, kolik krizleri ve ataklar bitti ve Defne göz açıp kapayıncaya kadar 2 yaş sendromlarına çat diye ulaşıverdi.


Elimde de ay ay tuttuğum o zor günleri atlatma sebebi olan, her gün bir başka şey öğrendiğinin kanıtı instagramda paylaştığım fotoğraflar ve yazılar kaldı.

Özellikle ilk bir yıl hem annelikle ilgili bir sürü yeni bilgi öğrenildiği için, hem de uyku-beslenme ritüelleri aşırı derecede yorucu olabildiği için, hem de ilk bir yıl bir anda bir yenidoğandan küçük bir insana evrildiği için bebekler unutmamak için en güzeli yazmak.
Ya da işte sağ olsun teknoloji, en azından bu şekilde fotoğraflar ve yorumlarla hem kendimize hem de bebeğimize güzel bir hatıra olarak kalmalı.

Geçenlerde biri yazmıştı instagramda "ben çocuğumun kilo ve boyunu başka anne ve babalar kendilerini kötü hissetmesin kıyaslamasın diye yazmıyorum ve bu soruları cevaplamıyorum" diye. Ne kadar hoş ve ince bir düşünce.

Öbür taraftan da bebeklerimizle ilgilenen doktorlar artık daha bilinçli. Bebekten önce anne babayı eğitmek için sanırım her çocuğun farklı yapıda dünyaya geldiğini, farklı şekilde kilo alıp, uzadıklarını bir çok kez dile getiriyorlar. Farklı zamanlarda emekliyorlar, dönüyorlar, konuşuyorlar. Bu işi bazı ebeveynler bir yarışma haline getiriyor, sanki çocuk daha geç dönse yaşıtlarından bir başarısızlık göstergesiymiş gibi ama böyle bir şey yok aslında. Kaldı ki çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimi çocuğun iyi beslenmesine bağlı ama çok çok aşırı beslenip obez olmasına bağlı değil mesela.

O nedenle kilolu bebeği sağlıklı bebekmiş gibi algılamaktan vazgeçmek lazım artık.

Bir de tabi bizim çocukluğumuzda maruz kaldığımız başka bir konu da böylece çözülebilir.

"Bilmem kimin kızı matematikten 95 almış sen niye 90 aldın" cümleleri azalarak tükendi değil mi? Lütfen lütfen lütfen bizim jenerasyonla birlikte çocuklarımıza geçmesin, çocukluğumuzda kalmış olsun artık.

Bunun için de sanırım şimdiden kendimizi eğitmemiz gerekiyor. Kıyas yapmamak konusunda çocuklarımızı büyük bir dertten kurtarabiliriz sonunda 😄

Aşağıda gördüğünüz fotoğraflar ve yazılar benim Defne için instagramda ay ay paylaştıklarımın ilk 3 ay için olan bölümü.

Bu şekilde derleme yapıp 1 yaşına kadar olan bölümleri paylaşacağım throwback thursday niyetine

Belki siz de yeni bir anneyseniz ya da bebeğinizi bekliyorsanız size de fikir verebilir

Sevgiler,






        
 







DEFNE UZUN 0-3 AY





1 Aylık Defne

1. AY




ve anne olarak doğan ben bugün #40günlük olduk 😄

Eskilerin varmış bir bildiği niye anne 40 gün bebekle yalnız bırakılmaz ben artist artist annemi 3.haftada eve gönderdikten sonra anladım...

Yeni anne olmuşlara ya da olacaklara bilgi 3.hafta itibariyle karnı tok gazı çıkmış altı temiz bebek sebepsiz ağlıyorsa bebeği bozduğunuz için değilmiş... Sakın başkalarının karnı aç bu çocuğun sözlerini dinleyip çocuğu süte boğmayın 😀😀😀 çünkü bebeklerin bağırsak hareketi 3. Hafta itibariyle değişiyormuş gazını çıkarmak biraz daha çetrefilli olmayan başlıyormuş baĞzı bebekler bununla baş etmek de zorlanabiliyormuş gaz ilacı bazısında işe yararken bazısında işe yaramıyormuş... Eğer bebeğiniz 3 saatten fazla süredir aralıklı aralıklı ağlıyorsa siz de oturup "bozdum galiba ben bu çocuğu" diyip öbür tarafta ağlamak yerine evde uyuyan babadan ya da aklınız varsa eve göndermediğiniz anneden ya da her kim olursa birinden yardım isteyin 😄😄😄 neyse biz öyle böyle bu süreci atlattık bakalım bundan sonraki günlerde başımıza neler gelecek #eddeslove


2. AY







bugün bu dünya üzerinde tam 2 aydır bir birey olarak bulunuyorum 🚼

En sevdiğim şarkı annemin poposundan uydurduğu ninniler

En sevdiğim uyku pozisyonu babamın bir amuda kalkmadığı tüm pozisyonlar

Annemle babam hariç ilk tanıdığım kişi anneannem

En iyi uyku arkadaşım Özge teyzemin Zeynep'e sevdiremediği Soothie emziğim

İlk doğduğumdan beri kafamı kaldırıyorum şimdi şimdi o renkli çıkır çıkır şeyler ilgimi çekiyor

2 ay = %50 😴 + %10 🍼 + %10 💩+ %30 😭

Yukarıdaki tablo nedeniyle annem kolik diye bir şey diyip duruyor bir de benim için watsappta her yeri bokladım diye grup kurmuş 😀😀



3. AY



bugün #3aylikoldum... annemle babamın evlilik yıl dönümü olması nedeniyle günün anlam ve önemine uygun sarı kalpli elbisemi giydim... iyi ki evlenmisler kutlu mutlu olsun 😍😍😍😍
Bu ayın önemli gelişmeleri
Artık herkesi tanıyorum ve yanıma geldiklerinde onlara gülücük atiyorum
Patili abimi ve diğer patilileri farkediyorum
En sevdiğim oyuncağım zürafa cingiragim
Ona uzanıp sallayıp ses çıkarabiliyorum
Hala annemin söylediği saçma sapan şarkılarla eğleniyorum
Dans etmeyi/ uçmayı çok seviyorum
Agular bugular havada uçuşuyor
Ellerimi keşfettim onları birleştirip ağzıma goturebiliyorum
El gibi parmaklı olan şeyleri de bugün ilk kez farkettim ama henüz onların ne işe yaradığını anlamış değilim onu da yakında kesfederim
Bu ay en favori aksesuarım birden önlüklerim oldu salyalarima hakim olamıyorum da
Ayrica Maalesef sevimli soothielerimi değiştirmek zorundaymışım şu yeşil olanları kullanacakmisim bundan sonra
Annemin de bu ayki en büyük eğlencesi Snapchat
Şimdilik bukadar bizi izlemeye devam edin öptük 😘😘😘》






eDde's





17 Ekim 2017

Nüfus Hizmetleri ve Mağdur Hakları Yasa Değişikliği Mecliste Bir gece Yarısı Onaylandı




O  kadar tablo gibi gözüküyor ki yakından bakmazsanız bir fotoğraf olduğunu anlayamayabilirsiniz. Gerçeği o kadar güzel ve bir o kadar da beterdi. Gölün güzelliğine o kadar kaptırdım ve bu fotoğrafı çekmeyi o kadar çok istedim ki neredeyse görülenin ardındaki bataklık gerçeğini gözden kaçırıp saplandıktan sonra yardım çığlıkları atmak zorunda kalacaktım. Tıpkı Nüfus Hizmetleri ve Mağdur Hakları yasa tasarıları gibi. O kadar çok insanların hayatını kolaylaştıracağı vurgusu yapılıyor ki İstanbul'daki nüfus müdürlükleri kalabalığını ve belediye işlemlerinin uzunluğunu falan düşünüp inanası geliyor insanın ama maalesef durum her zamanki gibi bize anlatılandan çok daha farklı. Yasa tasarısının o kadar çok açığı var ki neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor ve o bataklığa saplandıktan sonra keşke demenin hiçbir anlamı kalmıyor.

Nam'ı diğer Müftülük Yasası okudukça, araştırdıkça bu işi gerçekten takip edenlerin yorumlarını gördükçe daha bizleri ve çocuklarımızı bekleyen felaket günlerin bitmediği hissine kapılıyorum maalesef. Elden bir şey gelmiyor, birileri çabalıyor ama yeterli desteği görmüyor bu ülkede. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde genç kadınlar da bu işi sahipleniyor ama diğer illerde kadın örgütleri bir avuç kadinin bu yasaya karşı çıkmasından öteye gitmemiş maalesef ben de dahil. Bir arkadaşım "bundan haberin var mı?" diye sormasaydı muhtemelen haberim bile olmayacaktı. O kadar vazgeçmis ve inancımı kaybetmişim ki takip bile etmek gelmiyor içimden haberleri. Gerçi her zamanki gibi basında da çok fazla bir bilgi paylaşılamıyor haberler hep yüzeysel ve taraflı ya en azından araştıracak birilerinin dikkatini çekseydi yine iyiydi.

Hani böyle kabus görürken çığlık atmaya çalışırız da sesimiz çıkmaz ya aynen o hissi yaşıyorum şu olup bitenler gerçekleşirken... Sanki hepimiz bir kabusun içindeyiz bağırıyoruz sesimiz çıkmıyor ama birazdan tamamen uyanacağız ve hepsinin kötü bir rüyadan ibaret olduğunu görecekmişiz gibi...

Adında hizmet ve hak kelimeleri geçse de kadınları ve çocukları korunmasız bırakacak bir sürü uygulamaya açık hale getiriyor bu yasa tasarısı.

Olay sadece müftülerin evlendirmesine indirgeniyor ve esas sorun gözardı ediliyor olsa da işin bence daha kötü tarafı evlenmenin kolaylaştırılması kısmı değil boşanmanın zorlaştırılması ve Şiddet Uygulayana Ödül tadında olan Mağdur Hakları yasası.

Evinde işkence gören kadınların kurtuluşları sanki yeterince zor değilmiş gibi, işsizlik, eğitimsizlik, annelik yeterince yük yüklemiyormuş gibi omuzlarına işi iyice zorlaştırıyor kadının üstüne bir de devletin yüklediği "boşanacaksan bak bu sopa ona göre boşan" deniyor.

Şiddet gören insanları koruyup, kurtarması gereken yerde şiddeti göstereni koruyup, “oh ne güzel dövdün aferin, bak şimdi hiç boşanamayacak senden. Hadi bir denesin de görelim" der gibi.

Şiddet uğramış kadınlar eğer bu yasa kabul edilirse sığınaklar, cinsel suçlara ilişkin destek merkezleri, dayanışma merkezleri gibi özelleşmiş uzman destek birimlerine gidebilmek için resmi şikayette bulunmasını şart koşmuşlar.

Tabii ki canım bizdeki resmi destek merkezleri de zaten hiiiççç dayak yiyen kadın için "eşini çağırın bana. Kocandır kızım döver de sever de" dememiş o kadınların daha çok dayak yemesine öldürülmesine sebebiyet vermemiş gibi. Şiddet gören insan psikolojisini düşünsenize evinde çıkıp can havliyle sığınması, korunması, güvende olması gerekir ki bu zor süreci bir an önce atlatsın. Şikayet şartı sadece mağdurun iyileşmesine topluma kazandırılmasına ve güçlenmesine engel olur.  Destek birimlerine ve hizmetlere resmi şikayet olmadan erişim sağlanmalı: bu haklar tasarının yok saydığı taciz, ısrarlı takip, psikolojik şiddet vakalarını da kapsamalıdır. 

Geçmişinde ve hatta bugününde aile içi şiddet yaşamış olanlar ne dediğimi daha da iyi anlayacaktır.

Boşanmış annenin, çocuğun teslimi esnasında orada bulunma kararı, kadına değil, adli destek memuruna bırakılıyor. Nafaka düzenlemesinde babalara masraf çıkardığı gerekçesiyle, icra daireleri yerine yeni bir usul getiriliyor. Erkekler, kadınları boşandıktan sonra da kontrol edebilmek için, çocuğun teslimini, kadınlar için eziyete dönüştürüyor. Tasarı kadının tercihini şiddete maruz kalma, öldürülme riskini yok sayıyor. Boşandığı kocayla aynı ortamda bulunup bulunmama kararını kadının alması engelleniyor.

Şiddet mağduru kadınların, maddi yardımlardan yararlanması için haksız tahrik olmaması şartı getiriliyor.

"Haksız tahrik" kadına şiddet davalarında, suçu işleyen erkeklere ceza verilirken, kadının giydiği kıyafet, çalışıyor olması, eşi olan erkeğin hayal gücü dünyasına bağlı olarak bakkaldan ekmek alması, camdan dışarı bakmasına varacak kadar geniş bir yelpazeye varan gerekçelerle yapılan indirim. İktidar, şimdi de şiddet mağduru kadınların yardımdan yoksun bırakmak için "haksız tahrik" gerekçesinin arkasına saklanıyor, zaten boşanmanın kadına yüklediği yeterince maddi ve manevi yük yokmuş gibi. İllaki bir düzenleme yapılacaksa Maddi yardım ve destekler, kadınların şiddetten uzak bir hayat hakkını güvenceye alacak biçimde düzenlenmeliydi diye düşünüyorum.

Eskiden kendi geleceğimden endişelenirdim, şimdi o geleceğin içinde kendi kızımın, kızımın en yakın arkadaşları Zeynep, Alin, İdil ve hatta Ozan, Leo, Demir ve daha nicelerinin geleceği için endişeleniyorum. Erkek ve Kadın ayrılmaz ikili ve birinde yarattığınız ruhani tahribat önce birbirlerini sonra da devamındaki nesilleri kendi karanlığına çekiyor.


Bu herkesin dilinde olan ikinci bölümü ise NÜFUS HİZMETLERİ!

Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi veren bu yasa Kadın-Erkek hak eşitliğine inanmayan dini bir kurum memurunun, evlilik sözleşmesini devlet adına yürüten yetkili makam haline getirilmesini sağlıyor. Hadi bakalım Müftülük benim nikahımı kıydığında o bir resmi nikah mıdır dini nikah mıdır? Bunu ayırt edebilecek insanlar için değil sadece yasalar o ülkede yaşayan herkes içindir ve bu ayrımı yapamayacak insanların çıkarlarını koruyacak şekilde düzenlenmelidir diye düşünüyorum ben. Yasalar haklıyı haksızdan, mağduru suçludan ayırt edemezse ne için varlığını sürdürebilir ki?

Kaldı ki Türkiye'de zaten yamuk yumuk olan aile hukukunu dinselleştirmek, resmi nikah yoluyla kazanılan, miras, mal paylaşımı gibi hakların gaspına ve erkekler karşısında zayıflamasına da yol açmayacak mı günün sonunda?

"Tüm yasal işlemler aynı olacak cübbe bile giyecek müftüler" demişler, herkes evlenme sırasına girdi de memurlar yetişemiyor mu? Eğer öyle de bir durum varsa başka memur mu yok da bu görevi müftülere verme gereği duydunuz? Bunun bir sonraki adımı ne? Bu zamana kadar yaptığınız hangi olumlu değişimden sonra kadınlar ve çocuklar bu ülkede daha rahat yaşadılar? 

Peki müftülüğe verdiğiniz yetkiyi Papazlara da verecek misiniz? Müftüye veriliyorsa Papazlara da verilsin o zaman? Olmaz öyle şey diyen olursa aynı yukarıdaki sebepler bunun için de geçerli bence de olmaz öyle şey. 

Din mensupları resmi nikah kıyamaz bakın şimdi hepimiz aynı fikirdeyiz.

E o zaman hep birlikte söyleyelim şimdi 

"hiçbir dinin ve mezhebin temsilcisi yurttaşlar arasında devlet adına yürütülen işlemlerde yetkili kılınamaz" 
illa diyorsanız ki kuyruklar doldu taştı herkes evlenmek istiyor yetişemiyoruz birçok ülkede resmi nikah hakimler tarafından da kıyılıyor; hakimler tercih edilsin o zaman.

Zaten artık dini nikah için resmi nikah zorunluluğu yok. Çok eşlilik, çocuk yaştakilerle evlenmek almış başını gitmiş. 
Düşünsenize her 3 evlilikten biri çocuk yaşta, çocuk yaşta evlendirilen kadınların üçte biri kuma ve kız çocuklarının evlenme yaşı 12ye kadar düşmüş. Kusura bakmayın ama evlendirmeyi kolaylaştırmak değil çocuk hakları gözetilerek daha da zorlaştırmak gerekiyor şu durumda. Öbür türlüsü devletin bilgisi dahilinde pedofiliyi meşru kılmak oluyor maalesef.

Bir de şu beyana dayalı nüfus kayıt konusu var. Şu an neye dayalı yapılıyorki bu iş zaten? Baba ya da anne alıyor çocuğun doğum belgesini götürüyor nüfus müdürlüğüne anlı şanlı kimliğini alıyor çıkıyor. Beyan etmemiş mi oluyor çocuğunu? Neyi değiştiriyorsunuz? Zaten vereceğiniz kadar vatandaşlık verdiğiniz yeni doğan çocukları hiç bildirmesinler isterseniz ne gerek var?

Yasa da diyor ki: Sağık personelinin takibi dışında doğan çocukların doğum bildirimi nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla yapılır ve mülki idare amirinin emriyle araştırma yapılır.

Sözlü beyan, evde veya olağandışı koşullarda doğan çocukların nüfusa kaydı için sınırlı şekilde geçerli olabilir ama çocuk yaşta yapılan evlilikler  ya da aile içi cinsel istismar hamilelik veya doğum sırasında ortaya çıkıyor çoğunlukla. Bu işin cezai yaptırımı olmadan araştırma sorumluluğunun sadece mülki amirin insiyatifine bırakılması özellikle kırsal kesimde herkesin birbirini tanıdığı ve kimsenin kimseye toz kondurmadığı(!) yerlerde suistimale açık hale getiriyor. Bu kadar açık varken de toplumun hayatını kolaylaştırmak adına bu tasarıların hazırlandığı konusu gerçekten bir sürü soru işaretinin gölgesinde kalıyor. 


Kısacası bu yasa tasarısı şu an olduğu haliyle meclisten geçerse bizi de çocuklarımızı da toplumumuzu da daha çok karanlığa iter korkusuyla yaşıyoruz yine

Bir sürü soru işaretiyle ne yapacağımızı bilmeden birilerinin 2 dudağı arasında yaşamak zorunda bırakıldığımız için ve bunu hiç adil olmayan bir şekilde yalan ve dolanla yaşamaya maruz bırakıldığımız için kızmak ve bu konuyla ilgili yazmaktan başka hiçbir şey gelmiyor elimizden....



Biz bu çocuklara istediğimiz kadar kadın erkek eşitliğinden bahsedelim. Bu yasalar bu yönetim anlayışı bu vizyonsuzlukla çok zor bu ülkede. Nasıl bir gelecek bekliyor hepimizi gerçekten merak ediyoruz.

16 Ekim 2017

Ebeveynlikte Yeni Dönem-18 Ay ve Sonrası

Merhaba,

Bu zamana kadar hayatın getirdiği zorlukların tamamı bitti. Yeni zorluklar başladı. Ara ara 2 yaş sendromu denilen küçük krizler atlatıyoruz. İşte sokağın ortasında bir anda yerde yatıp sağa sola dönmeler, gitmeyeceğim ben diye tepinmeler, giyinmeyeceğim, soyunmayacağım, banyo yapmayacağım, banyodan çıkmayacağım şeklinde devam eden koca bir liste var.



Olay doğrudan Defne'yle ilgili olduğunda bir şekilde sorun çözülüyor fakat bu dönem aynı zamanda bu yaş grubu için sahiplik ve alan çizme dönemi olduğu için ve dünyanın merkezi de 2 yaş bebesi olduğundan (en azından onlar kendilerini öyle zannediyorlar) olaya ikinci bir bebek dahil olduğunda durum biraz daha kaotik bir hal alıyor.


Hem oyuncakları onunla birlikte her yere gitsin istiyor hem de biri onunla oynamak istediğinde kıyameti koparıyor. 2 yaş! Yapacak bir şey yok aslında. Vermek zorunda da değil ama gel gör ki etrafta bunu anlayabilecek bir yetişkin bulmak oldukça zor olabiliyor.


Bu bir süreç bu bebekler bir sabah uyanıp bir anda ben iyi bir insan olmak için(!) oyuncaklarımı paylaşmalıyım demiyor ki. Zamanla öğreniyorlar. Birlikte oynama dediğimiz şey zaten 4 yaşa doğru iyice gelişmiş oluyor. Şimdilik bu durumu başka birinin alanını ihlal etmediği sürece görmezden gelmeyi tercih ediyoruz Emre'yle.






Mesela evdeyken kendi oyuncaklarını ve eşyalarını alıp getiri "Bu Menim" dediğinde "Evet tatlım o senin" diyoruz ama iş bizim ya da Stark'ın oyuncaklarına geldiğinde ve "Bu Menim" dediğinde "O Stark'ın ve o şu anda bununla oynamanı istemiyor lütfen onu Stark'a ver diyoruz" ilk seferler direndiyse bile tekrar tekrar aynı şeyi söylediğinizde bir süre sonra sınırını anlıyor ve bırakıyor. Burada en önemli kural etraftaki herkesin aynı şekilde davranması.


Bazen diyorum bebekleri bırakıp yetişkinleri eğitmek lazım önce. Hala "Hayır" kelimesinin ne anlama geldiğini, kişisel alan kavramını, başkasının eşyalarını izinsiz almamak gerektiğini öğrenememiş yetişkinler görünce insan çekirdekten yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu daha da iyi anlıyor.


Bu noktada tek korkum var aslında... Dünya bencil, saygısız, riyakar, hak yiyen bir sürü insanla doluyken ona bu en temel birlikte yaşama kurallarını öğreterek hata mı yapıyoruz acaba?!

Şimdi böyle yazınca evde sürekli bir kriz varmış gibi anlaşılmasın :)


Neyseki bütün kaotik durumlar aynı anda gelmiyor da baş edebiliyoruz her gün değişen huylarla işte aşağıda yakın zamanda çözüme kavuşan ya da artık alıştığımız için yönetebildiğimiz 5 konu;










Uyku düzene girdi diyebileceğim kadar uzun süredir sorunsuz geceler geçiriyoruz.
Hatta bazı geceler sorunu olduğundan dolayı uyumadığında eskisi kadar gerilmiyorum.
İlk uyku eğitimi verdikten sonraki zamanlarda bir gece uyumasa başa dönmüşüz hissiyle çok daha kötü zamanlar geçiriyordum. Şimdi uyumadığı zaman biliyorum ki 1-2 gece içinde yine normale döneceğiz.



Yemek elleri artık daha az yemek kokuyor. Yine dikkat çekmek istediği zaman yemeği eliyle yiyor saçına sürüyor falan ama biz bunu anladığımızdan beri hiç tepki vermediğimiz için bu da bir süre içinde tarihe karışacak ve kendi kendine çatal kaşık kullanan bir insan yavrusuna dönecek Defne :)



Banyo saatleri de nispeten daha kolay oldu artık kucakta yıkayamadığımız için bir süredir onu tek başına küvette yıkanmaya alıştırmaya çalışıyorduk. O banyo oyuncakları falan hiçbir işe yaramadı. Çözümü plaj oyuncaklarını küvete koymakta bulduk. Denize gidiyorMUŞ gibi yapmak diye bir oyunumuz var artık. bu sefer de banyodan çıkmak sıkıntı oldu :)





Kreş bu konuda geçtiğimiz 2 ayda düzene koyduğumuz şeylerden biri. Bunu gelen sorulardan da anladığım kadarıyla uzun uzadıya yazmam lazım.


Sadece kreşe alışma sürecini de anlatacağım ayrıca bir yazı yazacağım.